Kuleli Meyhanesi- Ato’nun yeri

Şu rakı da olmasa balık yüzü görmeyeceğim ya, meret balıkla neyin iyi gidiyo :)) Kum kapının gürültüsü olmadan, sadece kendi gürültümüzün baskın geldiği, Sema’nın doğum gününü bir kaç duble ile cilaladığımız Kuleli Meyhanesi, Ato’nun yerini pek bir sevdim. Dediğim gibi bir meyhanede en rahatsız edici şey kulağının dibindeki o zurnacıdır ya, Samatya’da çağırmadın mı gelmiyorlarmış, huzur içinde alkolümüzü alıp iki kelam ettik. 20 kişilik masada servis aksamadan yedik içtik. Tekirin de palamudun da tavası makbulmüş bu aylar, rakının yanına onu da götürdük… Salaş ve huzurlu mekan arayanlara tavsiye olunur…

Canım Ciğerim’de Kerebiç

Bayram öncesi işler dağ olmuş yetiştirmek gerek… Onun yerine “bizim kat” doluştuk taksilere, hava da pek güzel, doğru ciğer yemeye… Nasıl da özlemişim, bi de masada bir iştah bir iştah, keyfimize diyecek yok… Sema hanım Ahmet ustayı sordu -künefe ustasıymış Canım Ciğerimin- ama maalesef kendileri askerde . Kaldık mı tatlısız derken, Kerebiç önerisini alıverdik. Mersin tatlısıymış, hangi ustanın elinden çıkmışsa ellerine sağlık, orjinali nasıldır bilmem ama bu yediğimi pek bir beğendim.

Adam başı 25’e yüzümüzde gülümseme ofisin yolunu tuttuk…

Lipari’de çupra

Kısmet bu ya, balıklarla sıkı fıkı ilişkilerimiz olmasa da son dönem yolum sıkça balıkçılara düşmekte… Bu sefer iyi ki de düşmüş diyorum. Nerede yesek bu cumartesi akşamının cevabı Handiş’de saklıymış. Arnavutköy’de iki katlı küçük bir balıkçı meyhanesine götürdü bizi, Lipari… Gidene kadar “yine mi” balık diye mızırdanırken, mezeleri görünce sesimi kesiverdim. Balık köftesi, levrek lokum ve kaya koruğunu pek bi sevdim.

IMG00405

Masanın kalanı çupralarından pek memnun kaldı, taze ve lezizmiş efendim… Servis güleryüzlü ve sipariş verirken makul ölçüde yönlendiriciydi. Eh, tüm bunların yanında bi otuzbeşlik de gidiverdi tabi…

IMG00406

Pizza Uno

İşten koparılan iki günlük izin sonrası koşarak soluğu ayvalıkta eş dostun yanında aldım. İşte bu noktada yesek kurallarını esneten (bir istisna olacak söz veriyorum) eren kızımıza teşekkürü bir borç bilirim. Çünkü İstanbul il sınırlarının hayli dışında kalan cunda adasında yediğimiz leziz mi leziz yemekten bahsedebiliyorum size… Başlangıç olarak aldığımız sote edilmiş kabuklu midyesinin uzun süre aklımdan çıkmayacağını, cundaya yolu düşen herkese bayıltıncaya kadar tavsiye edeceğimi adım gibi biliyorum. Fesleğen soslu midyelerimi Savaş’ın domates soslu midyeleriyle değiş tokuş edip, garip gurup sesler eşliğinde mideye indirirken, ana yemekleri çoktan unutmuştum bile… Cunda salata, tayland usulü tavuk, Mare pizza derken Uno pizza’nın sadece pizzasına rağbet etmemekle akılllık ettiğimizi fark ettik. Sıra tatlılara geldiğinde ise tramisu,  cheese cake bir yana panna cota bir yana demek istiyorum… Cunda’nın midpoint’i havasına rağmen kalkalım diye gözümüzün içine bakmayan garsonlar, gelen her müşterilerine yarım saat sonra yer olabileceğini nezaketle hatırlatıp güler yüzle servislerine devam ediyorlardı. Yemeğin en keyifli kısmı da buydu sanırım…