Bizim sessiz sakin Yeşilköy, son birkaç yıldır bayağı bayağı piyasa semti haline geldi. Ardı ardına yeni mekanlar açıldı. Alan da dar olduğundan, bütün mekanlar yanyana, kaçmak mümkün değil.
Akşamları, çarşı iyice civcivleniyor, Bebek özentisi bir yer haline dönüşüyor. Gezmeye gelenler de ne yazık ki, bir o kadar özenti, çiğ ve tabir-i caizse kıro bir tayfa. Kibirli, küçük burjuva gibi davranmak istemiyorum ama kaçış alanım olarak benimsediğim bir semtin böylesine tecavüze uğraması beni rahatsız ediyor, ne yapayım?
Zorunda kalmadıkça, Yeşilköy çarşıda bir yere gitmek içimden gelmiyor. Nadiren, Yasin’in geldiği akşamlar, canımız kahve içmek ya da bir şeyler yemek isterse gidiyoruz. İşte, Van Gogh Cafe’ye gidişimiz de öyle bir zamana denk geldi.
Cappucino gayet başarılıydı, Türk tipi labneli muhallebili kakaolu kekli Tiramisu da öyle. Hem neden Tiramisu diyoruz ki biz bu tatlıya? Ben anlamiyorum. Gerçeğiyle uzaktan yakından alakası olmayan bir şey bu aslında. Lezzetli de bir olay, ben seviyorum.
Kahveler 7, tiramisu 8-9 gibi bir şeydi.
evet van gogh cafe sevimli bir mekan ama iceride yasağa ve duvarında kocaman sigara icmenin cezası 69 tl yazısına rağmen sigara içiliyor. kimden torpilli bunlar anlamadım. mekan icinde sigara içmek isteyenler icin iyi bir alternatif olabilir tabi:)
sevgiler
Van Gogh ta mutlaka pazu sarmasi yiyoruz.En iyilerinden….