Maçka’daki flamenko gösterisi sonrasında Arzu, Ayça, Özlem ve ben Nişantaşı’na yürüyüp Midpoint’e oturduk. Şimdiye dek sadece dışarıdan terasını gördüğüm için bu kadar büyük bir yer olduğunu tahmin etmemiştim. Ama menüsünde bu kadar çok imla hatası olacağını tahmin edebilirdim. Müşteriler de tipik Nişantaşı ahalisiydi. Önce Arzu vazgeçemediğini söylediği jalapeno poppers‘dan aldı. Hepimiz birer salata ısmarladık. Salatalarımızı getirip önümüze koyana ve biz salataların yanlış olduğunu, başka bir masanınkilerle karıştığını anlayana kadar, Arzu çatalı ile kendi keçi peynirli salatasını, kendi deyimi ile “didiklemişti” bile. Doğru salata olduğu halde garson, salatayı Arzu’ya bırakacağına, “boşverin, bozuntuya vermeyin” gibisinden bir surat ifadesi ile salatayı aldı, diğerleri ile birlikte doğru masaya götürdü. Bir süre sessiz sessiz birbirimizle bakıştık. Sonra garsona bizim salatalarımızın “didiklenmemiş” olarak gelmesini rica ettik. Neyse ki geldiklerinde biz kayak tatiline ne götürülmesi gerektiği, Ayça’nın iş arkadaşının 32 kilo verip nasıl 36 bedene düştüğü gibi konulara kendimizi kaptırdık da unuttuk. Ben rokalı rozbif salatamdan memnundum aslında çünkü bol körpe roka koymuşlardı. Rozbifi şarküteri işi değil kendi günlük yaptıkları birşey olsaydı, çok şey değişirdi tabii. 2 kadeh şarap, su, kola, mola ile 100 lira.