Önce Kabataş’a füniküler, ordan Sirkeci’ye hafif raylı, ordan Samatya’ya tren derken çılgın trafikten sıkış tepiş de olsa sıyrıldığımız bol toplu taşımalı bir cuma akşamı the original Develi‘de köz patlıcan salatası, muhammara, haydari, içli köfte, çiğköfte, fındık lahmacun, kuru patlıcan dolması, ali nazik, mevsimlik bir tür mantarla çeşnilendirilen keme kebabı ve kuzu şiş yendi. Bir ufak rakı ve bir ufak çankaya içildi. Baklava, yaprak şöbyet ve künefe ile kapanış yapıldı.
Aklımızda kalanlar bol etli, nefis fındık lahmacun ve yine bol etli, baharatı, acısı tam kararında çiğköfteydi. Bir de fıstıktan yıkılan inanılmaz yaprak şöbyet. Mezeler, etler kötü müydü, kesinlikle hayır. Ama kebap konusunda Güler’i tek geçtiğimize karar verdik. Bi de ne bileyim, sanki Güler’in ortamı -hele de Harbiye şubesi- daha samimi. 3 kişilik gecemizin hediyesi 250 TL civarıydı. Daha da anlatılacak bir şey yok.
Develi de güzel, Güler de güzel ama Develinin mezeleri Gülerde yok. Gülerin mezelerini evde kendiniz de aynı lezzette yaparsınız. Bir de Develide mutlaka kıyma kebap( Yani Adana kebap) deneyin. Zor bulunacak bir tat..