Ben anlamıyorum bu şehirde yaşayan insanları. Hem bir taraftan şikayet ediyorlar yemekçilerin pahalılığından veya kötü olmasından hem de biraz düzgün bir yer oldu mu da yüz vermiyorlar. Daha doğrusu iyi birşey pahalı olmadıkça içleri rahat etmiyor. Ya da Kafe 17’ye gidilmiyor olmasının herkesçe bilinen, bir benim bilmediğim bir nedeni var. Cuma akşamı için Selçuk’la Selin’e Kafe 17’yi teklif ederken biraz korka korka etmiştim, dolu ve gürültülü olabilir diye. Bir gittik ki tek müşteri biziz. Bizden sonra tek tük gelen oldu. Şu anda gidilmesi gereken daha mühim, daha yeni yerler olabilir, bir süredir işleri zaten kötü gidiyor olabilir, hatta krizden dolayı insanlar pek gezmiyor olabilir. Bunların hepsi olabilir. Ama sizce ayıp olmuyor mu taze taze yaptıkları brokoli çorbasına, iptila kespettirecek patates bravas’ına, sonra başka yerde bulamayacağınız naneli köftesine, al dentesinin, sos miktarının tam yerinde olduğu pennesine? Hadi peki içi doldurulmuş mantar tapas’ı ve sebzeli kuskus nispeten özelliksiz olsun (ki menüde olması bile takdire şayan). Yine de bunlara iki kadeh de şarap ekleyince 66 lira etmesi valla hele bu kriz döneminde bence dikkate alınması gereken bir nokta. ‘Tavanarası’nda da bulurum ben bunları’ diyecek olanlara bar, sakin, dumanaltı değil ve çıtır çıtır şömine gibi kartlar çıkarabilirim.
Kuzinh! tamam beni tavladin, Istanbul’a gelince gidelim hemen!