Mehmet’in Yeri’ne de bir daha asla

Şule şimdi yemekçilerden biri için “asla” yazınca, dün gittiğimiz Mehmet’in Yeri’ni yazacağım geldi aklıma nedense! Diğerleri de yazabilir ama bu benim sorumluluğummuş gibi hissettim. Rumelikavağı’na varmadan Yedigün’den iki sonraki lokanta bu. İki yaz önce Selçuk, Selin, Begüm ve ben gelmiştik. Hayal meyal hatırlıyorum. Yazın öğleden sonraydı. Kalamar, salata gibi yaz sıcağı mayışıklığına uygun birşeyler yemişiz. Dün kafa kafaya verip hatırlamaya çalıştık ve o gün hiç balık yemediğimize karar verdik. Bu sefer de Pazar akşam üstü, içkisi de olmadığı için kazık olmaz, Giray’ı değişik bir yere götürürüz diye gittik ama pişmanız.

Kışın, hele mutfak dışarıdaysa, tabak çanak soğuk olduğundan içine sıcak yemek koyunca yemeği soğutur, demek ki bir şekilde bunları sıcak tutmak veya ısıtmak gerekir. Amma ve lakin balık çorbalarımız soğuk soğuk geldi. Çoban salatanın ise üstünde mısır, yanlarında havuç, lahana, içinde kötü domates vardı, yani aslında çoban salata değildi. Kalamarla midye tavadan çok beklentimiz yoktu. Ama hamsi tavanın küçük, diğer tüm balıkların hem hafif bayat hem temizlenmemiş, hem yağ çekmiş olması tüy dikti. Yok, yok tüyü gelen hesap dikti: 130 lira. Bugün az masa doldurabildik, biz yine de ciroyu düşürmeyelim hesabı, kriz ekonomisi keriz ekonomisi olmamalı. Neyse ki Zeynel’den tatlıları yiyince unuttuk ağzımızda kalan kötü tadı.

Leave a Reply

Your email address will not be published.