Fırçayı yedik madem, yazayım hemen bir tane. Üç hafta önce raporun soluğunu esnemde hissedebiliyorken yazmaya başlamıştım bu yazıya. Aradaki üç hafta daha beter oldu. Şimdi yazmaya girişebildiğime göre, işler hafifledi demektir. Bu kadar yoğun olunca ya önümde heyecanla bekleyebileceğim bir tatil, bir parti falan olması ya da Çapari’de yediğim yemek gibi bir anın hatırasının, hissinin hafif hafif devam etmesi gerek, yoksa üç yaşındaki Poyraz’ın deyimiyle “kolay değil.”
Aslında çok korka korka gittik Çapari’ye. Hafta içinde Giray’la balık yemeye niyetlenince, altımızda da araba olunca benim blog’ları karıştırarak yaptığım liste sonucunda çıkan yerlerden, sanırım Cem’inkinden bulduğum biriydi burası. Bostancı’dan itibaren sahil yolunda gözüm tabelalardaydı sürekli. İlk izlenimi hemen yemyeşil bir bahçesi verdi. Hem yeşilliğe önem verdiklerini hem de Since 2010 olmadıklarını gösterdiği için önemli. Girişindeki liman fenerleri, renkleri ters olsa da, yine efferin, efferin.
Önce tartar tipli bir kaparili somon füme, tereyağ ve ekmek getirdiler. Hmm, dedik.
Benim buraya tav olmamın sebebi, özetle zencefilli karides. Adı güzel. İstanbul’da bir balıkçıda zencefilli karides. Şu cümle güzel. Zencefili baymayan, domates sosu bol, jumbo karides. 28 samtim çapındaki tabağa kondurulmuş, ot dikilmiş de değil yani, yanlış anlaşılma olmasın. Garson tabaklara servis etti.
Levrek marineyi yiyince “ha meğer levrek marine buymuş” dedim. Hardala saklanmış kalıntı balık değil de elma sirkesi, limon ve mayonezle adı üstünde gerçekten marine olmuş, sosu, pişmişliği, ekşiliği tadında bir balık mezesiydi. Lakerda da bence mükemmeldi. Şişko, tereyağ kıvamında ve rengi-kokusu hiçbir yerinde bozulmamış. Lakerda konusunda sorguya çekmeyi annem yaptı. Toriği yıllardır aynı tedarikçiden alıp kendileri yapıyormuş. Levrek sarma da içi kaşarlı, dışı çıtır, üstü soya soslu yine ilginç bir ara sıcaktı. Klasikler de yenilikler de başarılı diyeceğim ama çoban salatada bile kuru domates olduğu için klasikçiler benim lafıma kanıp gitmezsin, sonra papaz mapaz oluruz, olmaz.
Hurması sıcak, fazla çikolata soslu dondurmalı hruma tatlısını yedikten sonra içeri teftişe gittiğimde konyak arabasını, şarap odasını görünce, gedikli bir yer olduğunu, bana laf söylemek düşmediğini anladım ama olsun. Oradaki bir iki saat üç hafta yeten bir “İstanbul da güzel yav!” gazını verdi.
4 kişi, 4 meze, 2 salata, 1 kadeh şarap: 160 lira.