Mardin ve Diyarbakır’dan

2 yer var bahsetmek istediğim. Biri Cercis Murat Konağı, diğeri Ka-mer Mutfağı.

Cercis Murat Konağı, Mardin’den sonra ikinci yerini İstanbul’da açmış. Ben Mardin’de yedim konağın yemeklerini. Mezeler arasında, vasat ve sıradan olanlar olsa da, bir sürü hoşluk bulmak mümkün. İçli köfteleri, sarmaları ve kuru dolmaları şahane. Ana yemeklerden hünkar beğendi iyi. Tatlılardan irmik helvası ‘eh işte’ ile kötü arası. Mahlep şarabı (süryani şarabı) ilginç ama o kadar (öğrendiğime göre, yakın zaman kadar şarabı bakır kaplarda servis ediyorlarmış ama o kapları İstanbul’daki şubelerine göndermişler). Bunun dışında, servis iyi, ortam etkileyici, konağın hikayesi ise büyüleyici aynı Mardin gibi. Hikayenin yaratıcısı Ebru Baybara adlı genç bir kadın. Internetten bir şekilde bulun ve okuyun bu hikayeyi; hayallerin gerçekleşebileceğine dair inancınız artar.

Ka-mer (Kadın Merkezi) doğuda birçok şehirde faaliyet gösteren bir kadın derneği. Başında Nebahat Akkoç adlı şahane bir kadın var. Dernek, hem gelir elde etmek hem de o şehirdeki bazı kadınlara iş olanağı sağlamak amaçlı küçük lokantalar işletiyor. Ben bu lokantalardan Mardin ve Diyarbakır’da olanları ziyaret ettim. Mardin’deki, bana tattığım en iyi haşlama içli köfteyi ve de çok lezzetli, hafif acılı, sıcak zeytinyağlı yaprak sarmayı yeme fırsatı verdi.

kopyasi-mardin-diyarbakir-hasankeyf-kasim-08-044.jpg

Diyarbakır’daki ise, oldukça hafif bir karnıyarık, başarılı bir pilav, kıvamı yerinde bir mercimek çorbası ve çayın yanına da az şekerli Diyarbakır kahkesi (bildiğimiz tombik ev kurabiyesi gibi bir çeşit tatlı, Gaziantep kahkesinden oldukça farklı bir şey) ile beni mutlu etti. Her iki yerde de yemeklerden önce masaya ekmekle birlikte nar ekşili ince kıyım birer porsiyonluk salata geldi, hem de ücretsiz olarak. Düşünülmüş, hoş bir detay. Yemeklerin güzelliği bir yana, ben servisi de çok beğendim. Özellikle Diyarbakır’daki 18 yaşındaki müthiş garsonumuz bizim mekandan memnum ayrılmamızda önemli bir etkendir, söylemeden geçmemeliyim. Yemek bittiğinde, “keşke Ka-mer İstanbul’a da gelse ve küçük bir lokanta açsa” dedik Emek’le. Belki bir gün, kim bilir?

Bu iki mekanın dışında, hem Mardin’de hem de Diyarbakır’da, güzel yemek yenebilecek tabii ki bir çok yer var. İstanbul’da 2 şubesi bulunan Kaburgacı Selim Usta mesela, bu 2 şehirde kime sorsanız olumlu yorumlar alacağınız bir lokanta zinciri. Diyarbakır’da burma kadayıfçılar var, Sıtkı Usta, Hacı Levent Usta bunlardan birkaçı. Muammer Usta varmış, Diyarbakır’da iyi bir ciğerci (her ne kadar biz yeme fırsatı bulamasak da). Daha bir dolu yer vardır eminim ama Cercis Murat Konağı ve Ka-mer’i hikayeleri ve özenleri dolayısıyla bir şekilde ayrı tutmak istedim. Tamamen kişisel bir tercih olarak….

4 Replies to “Mardin ve Diyarbakır’dan”

  1. Merhabalar!Tatlı konusunda Diyarbakır’ı bilmem ama Istanbul’da Karaköy’de Köşkeroğlu’nun eline kimse su dökemez diyorum.Özellikle şöbiyet ve burma kadayıfını tek geçerim.Daha denemediyseniz bu hafta sonu bir uğrayıp midenizi şımartın derim.Adı olup da öyle ahım şahım vazgeçilmeyecek bir tadı olmayan şeyler üreten ve o kadar da adı abartılıp markalaştırılacak bir yönü olmayan müesseseleri zengin etmenin alemi yok!Saygı ve sevgilerimle.Hülya.

  2. evet dbakıra gidipte sıtkı ustaya uğramamak büyük şanszılık olurdu ününü duymuştuk önceleri bizat bu kez meşhur dbakır kadayıfı tadma şansımız oldu enfes bvir datı var ilgimi ceken diger bişeyde dondurmalarının tadının maraşta bile bulunmayacak derecede enfes olması idi özelikle dbakır büyükşehir belediyesi yanındaki mekanları bir haylide lüx idi dogrusu dbakıra yakın misafvirpervelik ve damak tadı istiyorsanzı sıtku ustayı tavsiye etmemek delilik olsa gerek

Leave a Reply

Your email address will not be published.