Bugün öğlen, artık berbat tabldot yemeği veya peynir ekmek yemek canıma tak ettiğinden babamı kandırdım ve beraber Ağa Lokantası’na (Hadımköy şubesine) gittik. Buraya ağırlıklı olarak bizim civarın patron tayfası geliyor diye düşünüyorum. Nerden anladın diye sorarsanız, kapısındaki lüks arabalar ve bu arabalar için sunulan vale servisinden derim.
Burası, ferah ve genişcene bir mekan. Duvarlarda, renkli renkli konserve ve komposto kavanozu var, dekorasyon niyetine. Girişte hemen tatlı bölümü var. Şekerpare, ayva tatlısı, ekmek kadayıfı, keşkül, vs…İlerleyince en sevdiğim bölüm geliyor: o ne, bu ne? diye sorup panik halinde acaba hangisinden yesem diye yemeklere bakıp çokcana zaman harcadığım yemek tezgahı.
Babam bana göre çok hızlı çıktı, kurufasulye ve yufkalı kuzu seçti. Ben baktım baktım, etli lahana sarması ve zeytinyağlı enginar seçtim. Bunların yanına da, yoğurt, karışık meyve kompostosu ve de turşu ekledik.
Önden enginar, kuru fasulye, turşu ve komposto geldi.
Babam kurufasulyesini azcık sert buldu. Ben benim enginarı gereksiz sap kısmı dışında beğendim. Konserveden yapmışlar ama iyiydi. Gerçi, her seferinde kızıyorum kendime neden mevsim dışı olan sebzeleri yiyorum diye ama enginarı görünce benim için akan sular duruyor. Burada biraz kendimi avutuyorum galiba, her neyse.
Turşu şahaneydi, tam sevdiğim gibi: kıtır kıtır, biberinin acısı kıvamında, tuzu ne çok ne az. Kompostoyu, renginin alengirine kanarak ben ısmarladım. İyiydi gerçi ama gereksizdi. Hem yemekte pilav yoktu, hem de biz ailece komposto sevemiyoruz, bunu kabul etmeliyim artık. Babamla beraber ancak yarısını içtik, o da yemekten sonra tatlı niyetine oldu.
Arkadan benim sarmam yanında yoğurtla
ve babamın yufkalı kuzusu geldi.
Yufkalı kuzu denilen şey, krep içine konmuş sebzeli kuzu kavurma tarzı bir şey, yanında püre ile servis ediliyor. Bana göre, hiçbir olayı yoktu ve eti azdı. Babam “eh işte” dedi. Benim sarmam lezzet olarak yerinde, özellikle içinde piştiği terbiyeli sosuyla birlikte uyumlu, hoş bir yemekti. Ama şekil itibariyle biraz özensiz. “Ne var işte? Gayet düzgün görünüyor.” diyebilirsiniz. Ama benim gibi, sarma hazırlamak için saatlerini harcayan, yemeğin lezzetiyle birlikte görünüşüne haddinden fazla önem veren bir annenin çocuğuysanız, bu sarmalara özensiz sarılmış dersiniz, tabii ki. Doğaldır.
Son olarak yoğurt mevzusu….Hemen söyleyeyim, ben yoğurt manyağıyım. Yalnız yoğurdun kaymağını çocukluğumdan beri bünyem kabul etmiyor. Dolayısıyla gittiğim lokantalarda özellikle rica ediyorum, yoğurt kaymaksız olsun diye. Ağa Lokantası’nın en büyük kusuru buydu sanırsam, bana tercih hakkı bırakmadılar. Ellerindeki bütün yoğurtlar kaymağıyla karışmış haldeymiş. Dolayısıyla, ben de yoğurdu yiyemedim. Olsun, çaylar şirkettendi ve yemek üstüne iyi geldi.
Kuver (bu kuver olayından hiç hoşlanmıyorum, ama neyse…) adam başı 3 YTL, kuru 4, yufkalı kuzu 12, enginar 8, lahana sarması 6, turşu (en üstteki fotoğrafta gözüktüğü şekilde yarım porsiyon olarak) 2.5, karışık komposto 5 YTL (komposto yahu bu, biraz pahalı değil mi?), yoğurt sarmanın yanında bedava.
Sonuç: Arada öğlenleri gidip, kesin yine yemek yerim. Hadımköy için çölde vaha, esnaf lokantası olarak biraz lüks ve azcık pahalı bir yer. Bir de, servis biraz yavaş, bir ara bir şey istemek için eller kollar havaya şeklindeydim ki içeride sadece bizimle birlikte 3 masa vardı.