– Gelecek Cuma Yedikule’de bir meyhaneye gideceğiz.
– Peki.
Meğer o Cuma Ece’nin doğumgünüymüş ve bahsettiği meyhane en eski Osmanlı meyhanesi diye geçen Safa’ymış. Gitmekle Selçuk’un listesindeki yerlerden birine ondan önce gitmiş oldum, çatlasın. Müşterisinin çoğu belli ki müdavim olan erkekler. Kadınlar çok göze batmıyordu, rahatsız etmiyor müdavimleri. Hatta dört kadın, bir turist tipten ibaret bizim grup da, çok araya karışıvermemekle birlikte, pek göze batmadık. Safa, bir meyhanenin insanlara yapması gereken etkiyi yaptı ve süper muhabbet ettik. Elmas’ın dürümcülerle okey oynama hikayesine, Ece’nin degajesine garsonun tepkisine gülmekle başladık. Duvardaki isimsiz cisimsiz kadın tablolarından başlayan muhabbetten Ece’yle Öykü’nün dedelerinin aynı dönemde aynı vesileyle İngiltere’ye gitmiş olup kuşkusuz tanışmış olmaları gerektiğini ortaya çıkardık. Gecenin sonunda kahve ve nane likörü sonrası geceyarısında dükkanı artık kapatırlarken daha henüz herkesin falına bakamadığımızdan, iki fincanı elimize alıp, biz sormadan ayarladıkları taksiye bindik.
Mezeler rakının yanına düzgün mezeydi, peynir, lakerda, kırmızı biber gibisinden. Yemeğinde çok anlatılası birşey yok. Çok yemedik, bir küçük Yeni Rakı, bir küçük Tekirdağ ile 5 kişi 160 liraya çıktık. Sevdim, giderim yine. hangi fotoğrafı kim çekti hatırlamıyorum ama resim altları Öykü’ye ait.
“Gömme dolaplarda eski yeni rakı şişeleri dizili, kristal avizeler, CD’den alçak sesle müzik…”
“Yüksek tavanlı, ferah. Mutlaka gidilmeli.”
Ben buraya bir Yedikule gezisi sırasında göz koyduydum da bir türlü gidemediydim. Bu iyi referans da faydalı oldu. Yeri ters, arabayla da gidilmez içki yüzünden.
Haa ama hanıma içki içirtmeden (emzirdiğine göre içmesin zaten) araba kullandırtabilirim bak. Emzirme bitmeden gidelim bari.
Eren, hakkaten dediğin kadar varmış. Geçen hafta Müge’nin doğumgünü için gittik, ortamı da mezeleri de çok beğendik. Müziksiz olmasına ayrıca çok sevindik. Hesap da makul geldi. Sağolasın!