Atakan benden önce buluştuğu arkadaşlarıyla pizzaları, biraları götürmüş. Numnum’a oturduğumuzda, “paylaşırız bir yemeği” dedi. Benim paylaşacağım ne malum, demedim. Demeyip patates salatalı sosis ve yumurta tabağı istedim. Dana sosisleri büyüktü, güzel kızarmıştı ve tavada pişmiş bir adet yumurtanın zaten özelliği olamazdı kabul ediyorum ama patates salatası kötüydü. Patatesi sert, sosu hardallı tatsız birşey. Miktarı da ehhti. Kızarmış patates kovasında hamburger, tıkabasa club sandwich veren Num Num’a uygun bir miktar değildi yani. Adı nedense brownie’li sundae olan brownie‘lı kup yiyince brownie‘si Amerikalımızından olur alınca affettik, unuttuk. Ve fakaaat, iki gün sonra Laden’le Smyrna’ya gidip aynı paraya çok daha iyi bir patates, sosis, yumurta üçlemesi yiyince, hemen ortaokul-lisedeki compare and contrast ödevlerini hatırlayıverdim. Menüde iki göz yumurta yazıyordu, onun yerine scrambled eggs istedim dolayısıyla haksız avantaj kazandırmış olabilirim. Ama kocaman dolu dolu bir tabak geldi. Bunun da bu sefer sosis çok dandikti. Yumurtası da kızarıp da baharata bulanmış elma patatesi ve sosisi de tam pisboğazlık moduma göreydi. Ayrıca dışarıda oturup “kimse neden bana bakmıyor?” modundaki artizlerimizi izlemek de eğlenceliydi. İki yerde de 14 küsur lira. Arka Bahçe’de geçen yaz 15 liraymış.