Maci’nin kum midyeli spagettisi

Maci hala çok başarılı. Spagettisi tam al dente, beş kum midyesi, üç yurdum midyesi, az sarmısak, bol maydanoz. Basit ama zor. Önünden peynir tabağı, yanında şarap, ardından tadımlık sakızlı muhallebisiyle, keyfime deme gitsin.

Barbaros’tan iki günde bir


İşe en yakın olan en geç gelen olur. Zır zır gezenler, kendi şehirlerindeki tarihi yerleri görmemiştir. Barbaros’tan da çok sık yesek de en az bahsettiğim yerdir. İşte tipik bir Barbaros günü: Arnavut ciğeri, karnıbahar, kuru fasulye, İzmir köfte, bezelye, bulgur, domates çorbası. Nadirdir buranın bizi mutsuz ettiği. Kuru fasulye hatadır mesela. Bulguru yeterince sık yapmazlar. Ama köftesi iş görür. Zeytinyağlılar hep ayarındadır. Nihayet yemeksepeti’ni keşfettiler. Bir de her zaman için esnaf lokantasından bir tık pahalıdır.

Barbarot

Şevketi Bostan 6.50
Ebegümeci 6.50
Isırgan otu yemeği 6.50
Ege otları yemeği üçü bir arada (Kapurcak, Radika, Kuş Yüreği) 6.50
Ege otları yemeği ikisi bir arada (Malatura, su teresi) 6.50

Barbaros’un bugünkü menüsünden. İki günde bir öğle yemeğimizi ısmarladığımız Barbaros son üç haftadır otlar konusunda coştu, Barbarot oldu. Ben de sırf merak ve istekten değil, aynı zamanda vazgeçmesinler, destekleyeyim diye hep ot ısmarlıyorum. Burası öyle cici, hanımeli falan bir yer değil, benzinci arkasında bolkepçeci ya, her an vazgeçebilirler. Görüntü hiç iyi olmuyor ama bazıları çok ot gibi veya fazla haşlanmış falan oluyor, bazıları çok güzel oluyor. Ben ikisi bir arada ısmarladım bugün, geldi hatta şimdi. Müsaadenizle, bana afiyet olsun.

Kebabi’den lahmacun

patronlar yokken ofiste kebabi’den öğle yemeği

Bu fotoğraftakiler: Lahmacun, içli köfte, kıvırcık ve limon, soğan (fotoğraflar), Türkan’ın hazırladığı söğüş ve ot tabağı

17 Aralık tarihinde eklendi Beğen Yorum Yap

Albüm:
öğle yemekleri
Ekleyen: Eren

Paylaş
Bu Fotoğrafı Etiketle
Bu Fotoğrafı Şikayet Et

Eliniz gitti, fotoğrafın, isimlerin üstünde gezindi mouse di mi? Haha! Öğlen öğlen bunlardan yedim, bir de patronlar olmadığından kanapede kestirdim. Bu kadar cıvıklığı mazur görün. Şaka bir yana, lahmacunu da (3.5 lira), içli köftesi de (4.5 lira) pahalı olduğu halde pek güzel olduğundan Kebabi’yi tercih ettik. Akşam akşam olsaydı rakıları da doldururduk valla.

www.kebabi.com.tr

Sita’da balık böreği

Sita salaş, küçük, temiz balıkçı stop. Ali Sami Yen’in arkasında stop. Dışarıya yayılmış masalarında yemek keyifli stop. Sardalyanın mevsimi stop. Salatası seksi stop. Soya soslu, baharatı ve çıtırı tam ayarında balık böreği harika stop. Hesabı patronlar ödediğinden bilemiyorum stop.

Hüsrev’de sütlaç bitmiş

Hüsrev dedik, bağrımıza bastık, Yesek Listesine bile ekledik. Ama yamuk yaptı. Cumartesi akşamı yediğim hiçbirşeyden memnun kalmadım. Girerken salata barındaki zeytinyağlıları görünce, heyecan yapıp kuru fasulyeden vazgeçtim. Mercimek çorbası istedim önce. Çok kibar, çok süzülmüş ama fazla limonlu bir çorbaydı. Selçuk’un kurusundan tattım, bir kusuru yoktu. Pilavı kuruydu, yavandı. Enginar kılçıklıydı diye bile mızmızlanmayacağım, önemsiz bir ayrıntı. Zeytinyağlılar hem yavandı hem de birinden biri artık geçmişti. Ağzımda garip tat bıraktı. En sonunda da kaç gündür hayalini kurduğum fırında sütlaç yemeye yeltendim ama sütlaç bitmiş, yerine üstü yanık sütte pirinç haşlama verdiler. 44 lira verdik, ne başka saçmalıklara bu parayı veriyoruz diye kötü hissetmemeye çalıştık ama olan oldu artık.

Otello Kamil sokaktaki seyyar (olmayan) köfteci

Esentepe’nin arka sokaklarında, Profilo alışveriş merkezine giden yollardan birinde eski bir Anadol kamyoneti, artık lastikleri inmiş, bir yere gitmez haliyle köfteci olarak görev görüyor. İş arkadaşlarım oranın köfte sandviçleri çok methetmişlerdi. Üç çeyrek denilen sandviçi özellikle: tam bir ekmeğinden ufak bir kısmını çıkartıp, ekmeği köfte ile dolduruluyor.

Yoğun bir iş gününde öğlen yemeğe çıkmaya vaktim olmamıştı, saat 2 gibi hala yememiştim ve acıkmıştım. Şu köfteciye uğrayıp bir sandviç atıştırmaya karar verdim. Bir yarım ekmek köfte sandviç (domates, yeşillik ve soğanla tabii) ve bir ayrana 5 lira verdim. Küçük plastik tabureler dizilmişti, orada bulunan Birgün gazetesi binasının avlusunun yanında. Köfte sandviçi methedilmeye değermiş, o taburelerde oturup, keyifli bir yemek molası oldu. (Aklıma geldi bu arada: acaba gazete neden bir işbirliği yapıp köftecinin müşterilerine bedava okuyacak Birgün gazetesi vermiyor?)

Yolunuz düşerse uğrayabilirsiniz.

Çam Sut Mangal’da bulgogi

Bunu Yunus ne güzel anlatmıştı ama bu tür yerleri bir daha bir daha yazmak gerek. Baksanıza, google’layınca listenin başında Yesek geliyor, rezalet! Bir de Çam Sut Mangal hani “yazarsam, başkaları da keşfederse cılkı çıkar, aman bize kalsın, gizli kalsın” diyeceğim bir yer de değil. İstanbul’da Doors’cular veya İzzet Çapa pazarlamadıkça, Kore mutfağına ilgi biz yazınca artmayacak. Bir burası var, bir Talimhane’deki Gaia (Yalan, daha fazla yer varmış). Bir daha bir daha yazmak gerek çünkü burada da Musafir’de veya Zinnet’te yiyince edindiğim hissi edindim yine: İyi de lezzetli buysa, başka yerlerde yediklerimiz ne?

Bir bulgogi iki de kebap istedik. Önce bidik bidik tabaklar geldi. Hem tatlı hem ekşi turşular, soya köftesi, iki dilim salam, rus salatasının kremayla yapılmışına benzer bir salata, hoisin türü bir sos, omlet. Onları didiklerken gelen bulgogi aslında çorba ama kendi başında yemek gibi. Tatlı bir sosla marine edilmiş incecik etler, şeffaf pirinç makarnası, taze soğan ve mantarla masamıza getirdikleri gazlı bir ocakta pişti, piştikçe suyunu saldı. Sonrasında kebaplar gelince bile yollayamadık, ekmek olmadığı halde banmak, içine düşmek istediğimiz için. Monosodyum glutamat var mıdır, vardır herhalde. Olsun.

Kebaplar tam kendin pişir kendin ye usulü. Masanın ortasındaki metal kapağı aldı garson, içindeki deliğe kor halde kömür koydu, üstüne de ızgara yerleştirdi. Hem etleri hem de yanında getirdikleri soğan, biber ve mantarları pişirdik, pişirdik yedik. Etlerin biri yine tatlı, ikisi de yumuşacıktı. Pek zevkliydi. Masanın hemen üstündeki aspiratörle falan, çakma Et’n’More diyesim geliyor mekana. Ancak bir pasajın ıssız bodrum katında, üç beş masasıyla, havalı değil de ayıp birşey yapıyormuşuz gibi geldi. Bazı bilim kurgu filmlerinde et yemek hedonist ve ayıpçı birşeydir ya, onun gibi: “Çam Sut Mangal: Et Yemenin Geleceği.”

İki bira da içtik, 125 lira hesap geldi ama onu iki değil üç kişilik diye hesaplayın.

Brooklyn Pizza güzeeel

Bir denemiştik Brooklyn Pizza’yı ve yazmıştım, “du bakalım” demiştim. Geçenlerde Lee “İstanbul’da yediğim en iyi pizza” deyip heyecan yapınca, bir daha denemek farz oldu. Önce bir patronlar yokken ısmarladık, hep onlar yokken ısmarlıyoruz diye fırçamızı yedik, sonrasında tekrar bir onlarsız ısmarladık. Bugün de onlara da yedirebildik nihayet. Önce “Hawaii olsun ama yarısında ananas değil mantar olsun” dedik. “Büyük” dedik, “hay hay 45 santim” dediler. Bir anlamamışız 45 santim çapın gerçekten büyük anlamına geldiğini. Bir kaç öğün yedik. Derken dün “diyet pizza” dedik, “sebzesini, peynirini sonradan üstüne salata gibi koyuyoruz ama” dediler. O zaman “apple pie, apple pie” deyip mantarlı jambonlu istedik. Ardından bir patron geldi “bana sebzeli dedi” biz de “küçük vejetaryen” dedik. Bu da gerçekten küçük tam efendi, bir kişilik çıktı. Vejetaryen pesto soslu kabaklı patlıcanlı, bizimkinden daha sükse yaptı valla. Bugünse yine vejetaryen ve esas patronlara nihayet Brooklyn Black istedik. Black bombaydı. Sucuk, sosis, kıyma, jalapeno, zeytin ve bol acı. Yaktı geçti. Yok, alakası yok eğer “aman supreme işte” dediyseniz. Velhasıl duuduk baktık, olmuş. Bir de tweet’lerine bayılıyorum buranın:

twitter.com/brooklynpizza

Barbaros’tan arnavut pırasa

Barbaros’u şimdiye kadar yazmamış olmam çok ayıp. Son üç aydır oradan besleniyoruz ofiste. Teyzem söylemişti ilk defa, “Balmumcu’da, benzin istasyonunun hemen orada, yemekleri çok iyi ve herşeyi zeytinyağı ile yapıyorlar” demişti. Gerçekten de etli yaprak sarma veya kuru fasulye bile zeytinyağına. Salataya falan da çekinmeden koyuyorlar.

Bizim ofiste favorilerimiz yarım piliç çevirme, kadınbudu köfte, jülyen sebzeli az kremalı somon, ıspanak ve semizotu. Dolmalar, sarmalar sektirmiyor. Bir de günlük değişenlerden denk gelip de beğendiğimiz arnavut ciğeri, kuzu tandır, fırında tavuk, sadece yumurtayla kavrulmuş olan arnavut pırasa, kuşkonmaz, şnitzel, dana haşlama gibi yemekler de iyi çıkıyor. Bir cacığı biraz fazla meyhane cacığı. Bir de tatlılarını deneme lüksümüz olmadı şu hayatta. Başka yerlerden sıkılıyoruz bir süre sonra ama burası fiyat-lezzet-miktar açısından tam kararında, tam öğle yemeklik.

Paket servis de süper. Bir kere söyledik çatal bıçak istemiyoruz, ekmeği az istiyoruz diye bir daha söylettirmediler. Bir iki kere de geçerken çorba içmiştim, orada da servis seri ve efendi. Kuru fasulye 3,5, piliç çevirme 5,5, kuzu haşlama 9,5 lira mesela. Hatta 0 212 347 79 32.