Küçük takıntılar ve Van otlu peyniri

Bir pazar günü öğleden sonrası, yağmurlu bir havada, Taksim’de, bol bol gevezelik edip, bir şeyler yiyip, kalabalıktan kaçıp rahat edebileceğimiz aklıma gelen ilk mekandı Urban. Zeynep daha girer girmez sevdiğine dair işaretler verdiğine ve de güzel vakit geçirdiğimize göre kesinlikle doğru karardı.

urban4.JPG

urban5.JPGurban7.JPG

urban6.JPG

Galiba hava efkarlı diye öylesine içimizden geldi ve yemekten önce bir kadeh içki içtik. Ben martini, o cin tonik. “Martini “kokteyl” olan, değil mi?” diye sordum, “evet” dediler. Sonra garson gelip vermutun içine ne koymalarını istediğimi sordu. “Cin iyi olur” dedim. Azıcık cini vermutun içine damlatıp, 2-3 tane buz ve bir dilim limon koyup getirdiler. Şaka gibiydi ama halimden ve orada olmaktan o kadar memnundum ki takmadım. İçkiler bitince, Akdeniz salata, Akdeniz pizza ve Van otlu peynirli tost söyledik, bir de iki kola. Ben siparişi verirken, “tostta jambon olmasın; kola bardakta olmasın; kola için gelen ayrı bardakta buz olmasın, sadece limon olsun” dedim; Zeynep “benim kolam buzlu ama limonsuz olsun” dedi. Sonra da, ” genelde kadınlar sipariş verirken bu tür detayları söylerken, erkekler menüde ne yazıyorsa o şekilde sipariş veriyorlar, kola bardağının içinde ne olsun/olmasın gibi gereksiz detaylara takılmıyorlar ve geleni kabul ediyorlar” diye ekledi. Bilmiyorum, belki de…

urban3.JPG

urban2.JPG

urban1.JPG

Daha önce Ege ve Eren’in yazdığı gibi, yemekler düzgün, porsiyonlar doyurucu, fiyatlar makul. Pizza, Zeynep’in tanımlamasıyla, insan boyutlarında, yani bir kişinin zorlanmadan yiyip doyabileceği boyutlarda. Lezzeti yerinde, ince hamurlu ama hani taş fırında pişenler gibi değil. Salata kocaman ve özenli, yeşillikleri taze ama peyniri yunan fetası gibiydi (yani bana göre kuru ve tuzlu). Tost, bildiğimiz kaşarlı tostun içine azcık ot koymuşlar gibiydi. Bilemedim aslında. Van otlu peynirini sanki daha başka, biraz daha keskin bir tada sahip diye hatırlıyorum. Belki de ısıtınca böyle oluyor. Güvendiğim bir yerden alıp evde denemem lazım. Ama tost olarak fikir güzel, onu sevdim. Hele bir de tostun içine azcık kurutulmuş domates ve taze roka konursa, ekmek tost ekmeği değil de ince dilimlenmiş tok bir köy ekmeği olursa ve ekmeğin içine biraz hardal veya muhammara sürülürse, sanki sonuç şahane olurmuş gibi geliyor bana… ama işte denemek lazım.

İçkiler 10 ar, tost 5, pizza galiba 12, salata galiba 10, kolalarla birlikte toplam hesap 54 YTL.

Servis çok iyi, ortam güzel, pahalı değil, rahat… Urban benim için tekrar tekrar gidilesi bir yer.

Susam’da tost

Kahvaltı ettikten üç saat sonra tost tost diye ağlamam Suna’ya mantıklı gelmediyse de Ortaköy’den Bebek’e yürümek onu da bitirmişti ve Susam’a oturmamıza laf etmedi. Bebek’teki bu büfe sosyetiklik ve tikilik mabedinin tam merkezinde ve ona göre şık şıkıdım dekoru var ama tostu hem 2 lira hem güzel. Tost, greyfurt suyu, ayran. 5.5 lira.

Kepek ekmeğine tost ve Özma ekmek

Her öğleden sonra kepek ekmekli tost yiyorum. Kan şekerim fazla düşmesin, akşamları yemeğe saldırmayayım diye. Hayatım değişti, çok işe yarıyor. Tabii her gün o saatte tost temin etme derdim olduğundan civarımdaki tüm büfeleri tanımaya başladım. Gayrettepe’de Manolya pastanesi 3 liraya yanında domates, hıyar, zeytin gibi süslerle, dörde keserek fiyakalı tost yapıyor mesela. Ama fiyakasız olsun, sadece bildiğin tostu kesmeden getirin deyince anlamıyorlar, o ayrı.

Geçen gün Rumeli Caddesi’ndeki Etiler Marmaris Büfe’de yedim. Normal kaşarlı tostun fiyatı olan 2.5 yerine 3 lira aldılar ama harikaydı tost. Naz etmeden bir dilim domates koydular. Peynir taşıyordu. Çektikçe uzayan lezzetli bir peynir. Yerken duvardaki kupürden de öğrendim ki sırlarından biri Özma marka ekmekmiş. O günden beri her tostçuda, bolkepçecide Özma tost ekmeği torbaları çarpıyor gözüme. Algıda seçicilik dedikleri bu olsa gerek. Sadece büfelere veriyorlar anlaşılan. Aynı ekmekle Kristal Büfe’den yediğim tosta peyniri lütfedip koymuşlar (galiba 2 lira). Arka sokaktaki büfeninki bile – ki o da Özma ve 1.25 lira- çok daha iyi. Nişantaşı’nda Çağrı Büfe’nin kepekli tostunu da seviyorum mesela.

Eğer tost piyasasına benim gibi merak duyan varsa, ara ara rapor veririm.

Çerkezo’da sandviç

Şeytanın bacağını kırdım. Nişantaşı’nda o kadar zaman geçirmeme rağmen bir kere bile ne Quick Service’e ne de Çerkezo’ya girmeye cesaret edebildim. Kendimi bildim bileli oradadırlar ve belli ki Nişantaşı kültüründe yerleri var ama birinin “Aa, nasıl olur da orada yemezsin?” deyip tanıştırması gerekmiş gibi geliyordu. Gerçi Emel hayatında ilk defa Yufka’dan yedi de nooldu? Emel zehirlendi, dükkan kapandı. Baktım tanıştıran yok, kendim daldım birine geçen gün. Spordan çıkınca yarım tost boyunda aç oluyorum. Bu sefer de Çerkezo’dan sandviç aldım. Kahve de içtim. İçeride oturup şaşkınlık içinde ıncık cıncık süsü, eşyayı incelerken, o kadar da korkulacak birşey olmadığını anladım.

Manolya’da kremalı mantarlı fettucine

Artık Manolya’yı yazmamak ayıp olur. Haziran’dan beri haftada en az üç kere orada yiyorum çünkü ofisin hemen yanında ve ofistekiler orayı bellemiş ben gelmeden. Yakın, hızlı, makul fiyatlar var, telefon edince de yemekler hemen geliyor, servisi düzgün. Manolya aslında çoğu şubesi karşıda olan bir pastane zinciri ve kocaman bir imalathaneleri varmış. Ben önce bu Gayrettepe’dekinin cazibesine uzun süre direndim, neden başka yerde yemiyoruz diye düşünüyordum ama sonradan anladım. Sabah sabah tostu bile yanında yeşilliklerle süsleyip getiriyorlar mesela. Müdavim olunca, nispeten kısıtlı olan menüsünü de istediğimiz kadar esnetebiliyoruz. Tavuk ızgara göğüsten değil buttan olsun, ton balıklı salatasında yeşillik olarak sadece roka olsun, güveçte tavuklu krep krepsiz olsun gibi her türlü şımarıklığı yapabiliyoruz. Ahım şahım değil yemekler, gurmelere tavsiye etmem ama düzgün. Pastane olarak nasıl olduğunu enine boyuna araştırmamakta, girip çıkarken pasta vitrinlerine bakmamakta çok direndiğim halde uyduruk mahalle pastanesi olmadığını da ürünlerin çok da güzel olduğunu bilecek kadar denedim ne yazık ki. Ama müdavimler bakımından tam mahalle pastanesi gibi. Dışarıdaki masalar günün her saatinde farklı gruplarla dolu. Kahvaltı müdavimleri var, öğlen çalışanlar geliyor, onlar çekilince öğleden sonra yaşlılar pastalarını yiyip piyasa yapıyor, akşam müdavimleri de var.

Uzun lafın kısası gidersem ne yemeliyim diyeceksiniz haklı olarak. Izgara tavuk but, ıspanaklı tortellini (10 ytl), kremalı mantarlı fettucini, karışık sandviç dedikleri açık, salamlı, üstü erimiş kaşarlı sandviç, severseniz beyaz peynirli domatesli kepekli tost (2.5 ytl) benim beğendiklerim.

www.manolya.com.tr

Kabataş’taki çaycıda tost

Kabataş'taki çaycı

Kabataş deniz otobüsü iskelesinin Fındıklı tarafında bir çaycı var. Parmaklıkların arkasında kalsa bile deniz kenarında. Pazar sabah kahvaltıya Han Cafe’ye iyi bir alternatif oldu çünkü orası uçacakken burası güzel güzel esti ve kalabalık değildi. Çaycının “dükkanı” ilk resimde gördüğünüzden ibaret. Daha önce bir baraka daha vardı ama belediye yıktırtmışmış. Dolayısıyla eskiden ızgaralar bile yaparken şimdi yiyecek seçeneği bayağı bir azalmış: kaşarlı tost, çift kaşarlı tost, sucuklu tost, karışık tost. Aslında çift kaşarlı karışık tost da mümkün olmalı. Başka birşey yapamıyorlarmış yersizlikten. Bana çok gerçekçi gelmedi, kimler ne ekmek teknelerinde neler yapıyor. Hani daha çok niyetle ilgili gibi geldi. Bol çay, tostlar, birkaç saat sonra Türk kahveleri. Bundan sonra da yemeklerimizi alıp Dolmabahçe sarayının içindeki çaycıda piknik yapmak niyetindeyiz. Piknik yapacak olduktan sonra Ihlamur Kasrı da güzel bir yer.Kabataş'taki çaycıdan manzara

Çınar Büfe’de dilli kaşarlı

“Denemek istediklerim” listemde “Nişantaşı’ndaki büfe” diye yazıyor diye gittim, Emel’i ziyaret etmeden önce. Bir yerde bir ennn listesinde vardı adı. Nişantaşı’nda ne otururken ne de çalışırken şereflendirmek aklıma gelmişti. Halbuki hep doludur, iş yapar falan. Ennn miydi bilmiyorum ama dilli kaşarlı tostu da greyfurt suyu da iyiydi ne bileyim. Düzgün büfe işte. Nişantaşı için de 5 lira normal.

Ayvalık Tostçusu’nda kaşarlı-tavuklu

Ayvalık TostçusuResimdeki 2 hatayı bulunuz! İstiklal’de İstanbul Barosu’nun yürüyüşü yarıp bir ara öğün için Ayvalık Tostçu’sunda resimde görülen tost ve portakal suyunu ısmarladım. Yerken dayanamayıp resim çektim. Hatalar şunlar: 1) resmin dibi flu, olabilir, bir iddiam yok. 2) Tostu sadece kaşarla bastırıp tavuk, domates ve kıvırcığını sonradan koydular. Halbuki kaşarı, didiklenmiş, zaten kuru olan tavuk göğsü parçalarını ve domatesi beraber bastırsalardı, öylesine bir sandviç değil, bayağı güzel bir tost olurdu. (5,5 lira)