Pafuli’de Emel’in doğumgünü

Pafuli’yi de favoriler listeme alasım var. Emel aslında Safran’a gitmek istiyordu ama telefona cevap vermediler. Pafuli olsun, bildiğimiz yer olsun dedi. Geleneksel Emel Doğum Günü Etkinliği’ni az ve öz insanla atlatırım gibi beyhude bir hayale kapılmış idi. 12 kişiciktik bu sayede: Can, Beril, Nilgün, Selçuk, Güçlü, Arzu, Meral, Bilge, Giray, Emel, Giray ve ben. Giray’ların arasında bol dilek tuttu Emel.

Neredeyse dört saat boyunca sürekli bir yemekler geldi, Efe’nin yeşil üzüm rakısını sürekli servis ettiler. Bayağı uzun süredir böyle adamakıllı yemek yememiştim. Önce klasik olarak mısır ekmeği ve hamsili ekmek. Meze olarak beyaz peynir, kavun, körili levrek pilaki (olmamış, atlayınız), karides salatası, palamut marine (harika, kaçırmayınız), közlenmiş patlıcan, pazı. Bir dev çoban salatası. Bir dev yeşil salata. Ara sıcak olarak fasulye turşusu kavurması, karalahana, pazı ve yoğurt. Ardından balıklar: çoğunluk lüfer, azınlık barbun yedi. İki ayrı doğumgünü pastasının yanında çay, ardından meyve getirdiler. Daha ne olsun. Çok yedik, çok güzel yedik. Adam başı 50 lira da hele başka yerlerle karşılaştırınca makuldu bence. Emel’i bu seçiminden dolayı tebrik ediyor, doğum gününü kutluyor, hayatta başarılarının ve doğru seçimlerinin devamını diliyorum.

Pars’ta zereshk pollo

Taksim civarındaki ilginç seçenekler hızla tükeniyor. Selçuk’la Cumartesi öğlen sokağa çıktıktan hemen sonra acıkınca, İstiklal’de dolana dolana kendimizi Pars’ta bulduk. Pera Palas’ın karşısındaki İran lokantası. Girdiğimizde bir masada altı kişilik gruptaki Amerikalı çift Selçuk’u tanıyorlarmş meğer. Yemeği beğenmişler, iyi. Çünkü burası benim önerimdi ama birkaç yıl önce bir kere gelmiştim. Önce lavaş gibi bir ekmek, tulum peyniri ve nane getirdiler. Selçuk’un yediği Chelokebab Sultana‘nın köftesi çok lezzetli ve eti ise çatalla kesilecek kadar yumuşaktı. Ben de sırf zereshk için Zereshk Pollo, yani safranlı ve zereshk adı verilen ekşimtrak kuşüzümlü tavuk budu. Bol da pilav veriyorlar yanına. Yemekler iyi hoş ama müzik ve boş olması birazcık kastırıyor. Pahalıya da kaçıyor. Arada yine giderim yani ama çok da aklıma gelmez. (47 lira)

Zencefil’de ege yahnisi

Emel 11:00’de benim seçtiğim filmekimi filmine yetişmiş, ben yetişemedim. O çıkınca ben Taksim’e gittim ve Emel gayet başarılı bir şekilde Zencefil’i akletti. O yeni yerine hiç gitmemişmiş. Film ağlak, hava da kapalı olunca hemen sebzeli çorba istedik, yanında incecik dilim peyniri ile geldi. O fesleğenli kabak yedi ben de Ege yahnisi. Ege yahnisinde enginar, iç bakla, soğan, dereotu ve çok az rezene var. Hafif ve kendince bir tadı var. Pek sağlıklı şeyler yedik yani. İkimiz de limonata içtik ama, limonataydı işte. Ya Zencefil’in limonatasının meşhur ve çok iyi olduğu zamanlar geçti ya da biz geçtik limonata beğenmekten. (32 lira)

Changa’da passionfruit dondurması

Eh, ara sıra böyle güzellikler de düşsün buralara… Daha önce sadece barında içki içmiş olan Nihan’ın aklında kalması ve İstanbul’a gelmesi sayesinde o, Emel ve ben Changa’ya gittik. İnsanlar ne kadar ayılıp bayılsa da, sonuçta burası herhangi bir büyük şehirde bulunabilecek, herhangi bir “şık, kozmopolit” mekan. Biraz generic hatta. Ama şikayetimiz yok, hele dışarısı ile olan tezatı düşününce. Müşterilerin ne çok sosyetik ne de fazla kozmopolit (read: loud Americans) olması, şehrin vıcık “in” mekanlar listesinden düşmüş olması da aslında olumlu, gayet olumlu. Continue reading “Changa’da passionfruit dondurması”