Cafe Bunka’da sushi

Taksim civarlarında sushi yemek için ilk tercihim uzun zamandır Cafe Bunka. Geçenlerde, Yasin’e sushi krizi geldiğinde gittik. 1 tane karışık sushi tabağı (galiba 24 parçaydı, tam hatırlamıyorum) ve bir kızarmış noodle yedik. 

Hala sushi için ilk tercihim Cafe Bunka. Şirin bir yer, iyi malzeme kullanıyorlar ve servisleri çoğu zaman iyi.

Biz, bir bira ve bir kola ile beraber 72 tl ödedik. Evet, çok ucuz değil. Gerçi sushi, İstanbul’da nerede ucuz ki?

Far East’te ikinci kez

…yemek yedik ama bu sefer tamamen hayal kırıklığıydı. Bu sefer tavuklu set menü aldık. Başlangıç olarak acılı ekşili çorba, ana yemek olarak bademli tavuk ve yanına da sebzeli noodle seçtik. Bunlara ilave olarak, Yasin bir de somon ve karides maki ısmarladı.

Set menüdeki herşey sanki pek bir aceleye gelmiş gibiydi. Çorbanın ekşisi çok fazlaydı, noodle da büyük ihtimal önceden hazırlanmıştı. Ama en kötüsü bademli tavuktu. Tadsız tuzsuz, yavan, lezzetsiz bir yemekti; Yasin bastı soya sosunu. Sushilere ne demeliyim tam olarak bilmiyorum. Aklımda lezzetlerine dair hiçbir şey kalmamış. Silik mi demek lazım?

Bademli tavuklu set menü, somon ve karides maki, bir bira, kola, 61 TL

Sushico`da sushi ve noodle

Aslında iyi vakit geçirdik. Hiç fena olmayan şaraplar içtik, sushi ve noodle yedik. Servisten memnun kaldık. Bir de, bunları yapmak için Yasin’in Göktürk -Kemerburgaz’daki evinden çok uzağa gitmemiz gerekmedi. Ama ne yalan söyleyeyim, ne sushisi iyiydi, ne de noodle ı. Sushi, marketlerde satılan hazır sushiler ayarındaydı. Noodle da, aşırı doz soyadan bitmiş tükenmişti. Bunlar ucuz da değildi üstelik.

Bir tane ya 12 ya da 16 parçalı sushi (tam olarak hatırlayamadım) tabağı, bir etli noodle, iki şarap için 65 TL civarı ödedik.

Itsumi ve harika sushi

Güzel sushi yemek için Japonya’ya gitmeye gerek yok. Itsumi size yeterince sağlıyor.
Ben sushiyi ilk Chicago’da denedim ve o zamandan beri arada sushi aşeririm. Cuma akşamı da bizimkilerle yine sushi yemeğe, yine Itsumi’ye gittik. Daha önce başka yerler de denedik. Değişik yerler deneyelim ve lezzet ve fiyat bakımından ideal sushiyi bulalım dedik zamanında. Ama Itsumi’den iyisini bulamadık. Lezzet açısından mutlaka daha iyisi vardır. Mesela Xuma’nın çok iyi olduğunu duydum. Mori’yi de denedim, orada da lezzet açısından çok memnun kaldım ama sürekli gitmek için biraz pahalı kaçıyor. Özel günlerde olabilir. Fakat normal bir zamanda, mesela Sushico’ya gidenleri anlayamıyorum. Sushi demek ayıp yaptıklarına. Avocadolu lapa daha çok sundukları. Ve dünya kadar para alıyorlar bir de!!

Öncesinde ortaya Edamame söyledik. Edamame haşlanmış soya faulyesi. Kabuğun içindeki fasulyeler yeniyor. Bol tuzlu. Atıştırmalık güzel gidiyor.

Ben kendime ayrı tekli sushi Unagi (Gol Yılan Balığı) ve Saba (Marine Uskumru) istedim. Tabii ki çok güzellerdi. Japon aşçımızın sushilerimizi hazırlarkenki fotoğrafı..
sushi-0181
Yukarıdakinde Nuran’ın Saba sushisi hazırlanıyor. Aşağıdaki ise bizim tekli sushilerimizle beraber.
sushi-019
Ruloları Nuran’la ortak söyledik ikimiz. İkimiz de yılancı oldugumuz icin karar vermekte fazla zorlanmadık. Unagi Maki (6 adet Yilan Balikli Rulo),  Dragon Roll (6 adet dışı yılan ici avocado salatalık roll), Sesame Roll (6 adet Susamlı California Roll) istedik. Favorim Dragon Roll’du bunların arasında sanırım. Ya da Unagi Maki :). Bizi çok sevip birde Crispy Roll ikramında bulundular. Ben pişmiş cok sevmiyorum, sushi mantığıma aykırı ama tabii ki 1 adet yedim.
Tabii doymayıp birer tane daha tekli sushi istedik. Bu sefer değişik olsun diye Tako (ahtapot) istedim ama çok memnun kalmadım.

Biz Nuran’la birer bira içtik ve 50’şer lira ödedik. Ve her zamanki gibi kendimizden geçmiş bir vaziyette çok mutluyduk. Burada sushi dışında da alternatifler mevcut, sevmeyen ama arkadaşlarına eşlik edenler için. Izgara balık, noodle gibi. Sushi severseniz ve sürekli benim gibi canınız çekiyorsa İş Kulelerinin altındaki Itsumi sizi de mutlu edecek güvenin.

Gecenin özlü sözü Murat’tan: Mirror ayna demek

Tokyo Restaurant’ta sushi

Eren, daha önce Tokyo hakkında birçok kez yazdı zaten. O yüzden, ben çok laf edecek değilim. Yemeklerin fotoğrafını koyup, biraz ne düşündüğümden bahsedip sahneden çekiliyorum

Bu aşağıdaki, ikram olarak gelen tadımlık soğuk ton balığı. Ton balığı olmasına rağmen ilginç bir şekilde biraz kuruydu.

kopyasi-dsc00514

Benim ısmarladığım miso çorbası. Bu çorbasıyı sevmediğimi bir kez daha anladım.

kopyasi-dsc00516

Yasin’in ısmarladığı deniz ürünlü yakisoba. Bir çeşit fried noodle, ya da bence öyle, ben farkını anlamadım. İyiydi, daha doğrusu fena değildi.

kopyasi-dsc00520

Emek’in yediği ıspanak salatası. Emek beğendi, “ot salatası tarzı şeyleri seven biri, bunu da beğenir” dedi. Ben ot salatası severim ama bunu beğenmedim, hem bir esprisi yoktu, hem de o paraya o porsiyon çok ufaktı.

kopyasi-dsc00521

Gecenin en güzel olayı: nigiri tabağı. Ton balıklı, somonlu, karidesli, yengeçli, levrekli benim hatırladıklarım. Hepsi lezzetliydi, levrekli ve somonlu benim favorilerim oldu.

kopyasi-dsc00524

Tokyo, İstanbul’da yediğim en iyi sushi yi yapmıyor ama fiyat/performans açısından bakılınca oldukça başarılı bir lokanta bence, en azından sushi için. Gerçi, benim aklıma tekrar Japon yemekleri düştüğünde, eğer Beyoğlu taraflarında isem ve de az para vermek istiyorsam, çok büyük ihtimal Cafe Bunka’ya giderim gibime geliyor.

Toplam hesap, Emek’in fotoğrafını çekmeyi unuttuğum 6’lı Califormia Roll’u ve 2 kola 2 su dahil 137 TL geldi.

Sunset Grill & Bar’dan inanılmaz iyi et

Sunset Grill & Bar, Ulus’un tepesinde, çok etkileyici bir Boğaz manzarası eşliğinde güzel yemek yiyebileceğiniz lüks bir lokanta. Biz de buraya, ailecek, dün akşam annemin doğumgününü kutlamak için gittik.

Servis iyi, dekorasyon iyi, tabaklar bardaklar iyi (çatal bıçaklar oldukça eski de olsa), ortam iyi. Başlangıç yemekleri fena değil. Ana yemekler çok başarılı: kaliteli malzeme, iyi pişirim, sade sunum…bir ana yemekte olması gereken herşey vardı.

Biz, başlangıç olarak, pek bir şeye benzemeyen, hafif de kötü kokan bir deniz mahsullü salata,

kopyasi-sunset-010808-001.jpg

lezzetli ve kapış kapış giden fener balığı tempura,

kopyasi-sunset-010808-002.jpg

iyi bir dana carpaccio (parmesanlı ve rokalı),

kopyasi-sunset-010808-005.jpg

ve ahtapotlu sushi, california roll ve karides roll dan oluşan karışık bir sushi tabağı ısmarladık.
kopyasi-sunset-010808-019.jpg

Tempuranın dışındaki başlangıç yemeklerinin çok bir olayı yoktu. Sushi, Zuma’da ve Cafe Bunka’da yediğimden daha başarısızdı. Salata gerçekten gereksizdi. Dana carpaccio da ortalamaydı diyeyim haksızlık olmasın.

Ana yemeklere sıra gelince, herkes çok hızlı karar verdi.

Ben Chardonnay soslu ızgara fener balığı söyledim. Sosuyla birlikte uyumlu olan balığa ve sunumuna bayıldım. Lokum gibi balıktı, doğruya doğru.

kopyasi-sunset-010808-021.jpg

Babam yanında mantarlı risotto ile servis edilen dana pirzola söyledi. Yumuşacık, istenildiği gibi pişirilmiş, sulu ve damakta bayram ettiren bir et geldi.

kopyasi-sunset-010808-026.jpg

Neda, dana antrikot istedi. Yanında patates garnitürüyle kocaman bir parça geldi. İstek üzerine olması gerektiği gibi az pişmişti, yani Türk usulü az pişmiş olduğu iddia edilip de aslında orta pişmiş olanlar gibi değildi. Et, babamınki gibi yine şahaneydi.

kopyasi-sunset-010808-027.jpg

Mert, T-Bone steak yedi. En lezzetli ve en büyük et, onunkiydi. Herkes ucundan bir parça kesip, tadına bakıp aynı yorumu getirdi.

kopyasi-sunset-010808-028.jpg

Annem, karışık deniz ürünleri ızgara ısmarladı. Tabakta, deniz levreği, somon, fener balığı ve karides vardı. Ben tatmadım ama annem halinden gayet memnun olduğuna göre, onun yemeği de iyiydi belli ki.

kopyasi-sunset-010808-029.jpg

İki şişe Sarafin içtik. Annem için pasta kesmeden önce müesseseden bir şişe şampanya ikram ettiler. Yemeği en son kahve içerek noktaladık. Hesap kişi başı 160 YTL geldi. Çok pahalı gerçekten, lafım yok.

Son bir ekleme: Sunset’te servis edilen etlerin Dükkan Kasap’tan geldiğini duydum. Dolayısıyla eğer amacınız sadece iyi et yemek ise, “Boğaz manzarası ve aşırı lüks ortam aramıyorum” diyorsanız bu kasabın Armutlu’daki kendi steak house‘ una da gidebilirsiniz. Orasının daha makul fiyatlarla hizmet verdiğini tahmin ediyorum.

Zuma’da yemek yemenin dayanılmaz hafifliği

Geçen perşembe akşamı, Neda, ben ve Mert Zuma’ya gittik. Ortaköy’de, denize sıfır, fazlacana kalbur üstü bir Japon restaurantı burası. Önceden söyleyeyim, iyi para veriyorsunuz ama emin olun buna değiyor.

Servis çok iyi; yemekler Japon mutfağına karşı önyargılı bir insanın bile iştahla yiyeceği kadar çok lezzetli; dekor sade; mekanın barı etkileyici; ortam fazla havalı.

Ismarladığınız bütün yemekler hazırlandıkça ortaya geliyor, isteyen istediği kadar alıyor. Biz önden edameme, california roll, kalamar tempura, enginarlı ahtapot salatası ve jumbo karides tempura arkadan tonlu, somonlu ve yılan balıklı nigiri suşi, kore baharatlı kuzu pirzola ve japon usulü çöp şişte dana eti yedik. Bunların yanına da bir şişe Sarafin Sauvignon Blanc açtırdık.

Edameme, çıtır çerez kıvamında durmadan yiyebileceğiniz bir çeşit yeşil fasulye. Buharda pişmiş ve üzerine deniz tuzu dökülmüş olarak geldi.

kopyasi-zuma-006.jpg

California roll’dan beş parça geldi, geldiği gibi de bitti.

kopyasi-zuma-010.jpg

Hemen yanına Neda ile Mert’in bayıldığı kalamar tempura ve benim vurulduğum yumuşacık ve çok lezzetli ahtapotlu enginar salatası kondu.

kopyasi-zuma-012.jpg

kopyasi-zuma-005.jpg

Daha masadakileri bitirmeden sıcak sıcak gelen jumbo karides tempura, eğer karidesi az da olsa seviyorsanız, size kesin mutluluk hormonları salgılatır diyebileceğim kadar başarılı bir yemekti.

kopyasi-zuma-003.jpg

Ama bence bundan da iyisi nigiri suşilerdi. Masada çiğ balık ve yılan balığı seven tek insan olarak hepsini büyük bir keyifle ben yedim. Kimseyle paylaşmak durumunda kalmamak ayrı bir güzellik oldu.

kopyasi-zuma-002.jpg

Kuzu pirzola ve dana eti gelmeden aslında doymuştuk. Fakat, özellikle kuzu pirzola o kadar yumuşak, sulu, kararında baharatlı ve kıvamında pişirilmişti ki hayır diyemedik. Dana etine ben hiç karışamadım, gerçi gerek kalmadan Mert hepsini silip süpürdü.

kopyasi-zuma-013.jpg

kopyasi-zuma-011.jpg

Şimdi bakıyorum da gerçekten çok yemişiz ama yemekten kalktığımızda üçümüz de kendimizi hafif hissediyorduk. İyi yemek denilen şey, bu olsa gerek.

Hesap 332 YTL geldi. Japon yemeği seven sevmeyen herkese tavsiye ederim. Gitmeden rezervasyon yaptırmayı sakın unutmayın.

Tokyo’da kabocha

Şu sıralar balkabağına taktığım, ilginç daha ne yapılabilir keşfetmeye çalıştığım için Tastespotting‘de balkabaklı ne var ne yok işaretliyorum. Çorbasını zaten ezberlemiştim, bu sefer mücverden öteye henüz gidemedim. Yazıların birinde birkaç tarif veriyordu ama kabocha aşağı kabocha yukarı. Teyzenin dilinde balkabağı demek çünkü. Tokyo’da tatlılar arasında kabocha görünce ısmarlamak farz oldu. Anam anam, ne kadar güzel bir tatlı çıktı. Krem brüle boyutlarında, ama krem karamel gibi ters çevrilip kalıbından çıkarılmış, bildiğimiz balkabağı tadında ama fazla tatlı değil, çizkek kıvamında, üstüne çok hafif bir şerbet dökülmüş, yanına nane iliştirilmiş.

Öncesinde o kadar çok miso içilmeye, chirashura yenmeye, yanında duble espressoyla keyfine varıla. Kabocha 10 lira.

www.tokyo-restaurant.com

Jong Hwa’da ördek

Giray tabii ki acılı ekşili çorba içti ve tabii ki çıtır ördek yedi. Çin Büfe’nin ördeğinin bunun kadar iyi olmadığına ama miktar olarak neredeyse üç katı olduğuna karar verdiler. Selçuk da çorba içti, yarısını Giray’a feda ettiği çin böreği yedi, sebzeli pilav yedi ve tatlı-ekşi soslu tavuk yedi. Tatlı-ekşi soslu tavuğun Amerika’da yedikleri ve pek sevdikleri General Tsao’s Chicken‘a en benzeyen yemek olduğuna karar verdiler. Ben de aynı çorbadan içtim ve ton balıklı ve california roll’lu bir suşi tabağı yedim. Bense bir daha burada suşi yememeye karar verdim. Nispeten ucuz olabilir ama değmiyor. 98 lira.

Udonya’da Hayal Kırıklığı

Udonya’ya birkaç sene önce gidip memnun kalmıştım. Şehre inince (ormanda “emin adeta fantom gibi bazen şehre iner ve bir şehirli gibi dolaşır” da derler bazen) saati de denk gelince dayanamadım ve tek başıma gittim.

Öğlen 1 civarı olmasına rağmen bomboştu, “açık mısınız?” diye sormak zorunda kaldım. Açıklarmış ama hemen sipariş vermezsem kapanacaklarmış. Ben de daha yerime oturmadan önüme konan menüyü incelemeye başladım (yoksa mönü mü demeliyim?)

Garson şayet fiks tabaklardan birini seçersem daha çabuk olacağını söyledi. Sonradan anladım ki bu aslında daha bayat olacak demekmiş. Ama boş bulundum ve bir suşi tabağına tamam dedim. İçine de ekstra bir yılan balığı eklettim utanmadan.

Wasabi azdı, garsonları bir daha bulmak çok zor olduğundan idareli kullandım, bir taraftan da işten çıkmadan bastığım yazıları okudum.

Tek başına yemek yemeğı seviyorum.

Suşi berbattı. Bir daha gitmem. Servis de pek iyi denemez o civardaki diğer suşicileri tekrar denemek lazım.
Eskiden Tarlabaşı’nda Ninja vardı, kazıktı ama güzeldi. Bir de ermeni katolik kilisesinin arkasında hep japon dolu olan acayip bir yer var.
43 YTL bir adet diyet kokakola dahil.