Que Tal’da pimiento de padron

Ben Yesek’e fotoğraf koymaya prensip olarak karşıyım. Yesek bir yemek blogu, yemek fotoğrafı blogu değil. Yani esas olan, yemek hakkında yazmak. Food writing yapıyoruz burada kardeşim. Fotoğraf koyuyorum, koyana laf etmiyorum, evet. O da bağnaz olmamamdan kaynaklanıyordur.

Karşı olmamın nedeni de, bir veya birkaç fotoğrafın, o yemek deneyimini, o mekanın hissini asla yansıtmaması. Mesela Que Tal’e erken gidip diğer kızları beklerken, diğer masalardakileri dinlemenin, yan masadaki date hakkında önyargılı şeyler düşünmenin ve masadaki ahşap oyuncakla bir daha bir daha salak salak oynamanın ayıp zevkini, dışarıdaki masalarda oturanlar kalksa da biz oturabilsek diye beklerken, lokmalarını, yudumlarını sayıp, en küçük hareketlilikte, “hah kalkıyorlar” diye düşünmenin heyecanını, garsonluk yapan ve sonradan dükkanın ortağı olduğunu öğrendiğim hatunun özgüvenine gıpta etmemi, kızlar gelmeden birşey ısmarlarsam alkolik kategorisine girip girmeyeceğimin ince hesabını, kızlar süslü süssüz tek tek geldikçe karşılıklı iltifatlaşmaları, dışarıda masa açıldığındaki sevincimizi, hamile olduğu için sangriamızda gözü kalmasın diye yine aynı ortak hatunun Yasemin için yaptırdığı çilekli margaritanın fikayasını, masa sonuçta yokuşta olduğu için sürekli birbirimize “sen rahat mısın orada?” diye sorgulamamızı, hava yavaş yavaş kararırken etrafın gittikçe kalabalıklaşmasını, köfteden pancarlı humusa, asma yaprağında sardalyeden chorizolu çıtır nohuta tapas’lar arası elde çatal sürekli kararsız kararsız gezinmeyi, sokak köpeği sırf önümüzde yattı diye normalde dönüp bakmayacak tiplerin gelip uzun uzun sevmesini, müziğin güzelliğini, tüm kozmopolitliğine rağmen herhangi büyük bir şehirde herhangi bir tapas bar hissini hiç vermemesini hangi fotoğraf aktarabilir ki size?

Ben yine de bir fotoğraf koyayım. Aşağıdaki fotoğraf Barcelona’da La Bodegueta’dan. Orada yediğim biberleri anıp burada da ısmarladım, pek hoşuma gitti. Daha önceki muhabbete istinaden, tapas ne olmalı diye dert etmeye gerek yok bence. Maksat içki aç karna içilmesin.

Dört hatun, tek sürahi sangria, 138 lira.

www.quetalbar.com

Barbaros’tan iki günde bir


İşe en yakın olan en geç gelen olur. Zır zır gezenler, kendi şehirlerindeki tarihi yerleri görmemiştir. Barbaros’tan da çok sık yesek de en az bahsettiğim yerdir. İşte tipik bir Barbaros günü: Arnavut ciğeri, karnıbahar, kuru fasulye, İzmir köfte, bezelye, bulgur, domates çorbası. Nadirdir buranın bizi mutsuz ettiği. Kuru fasulye hatadır mesela. Bulguru yeterince sık yapmazlar. Ama köftesi iş görür. Zeytinyağlılar hep ayarındadır. Nihayet yemeksepeti’ni keşfettiler. Bir de her zaman için esnaf lokantasından bir tık pahalıdır.

Giolitti’de cassis dondurması

Bu sıralar hayat bana güzel. Geçen akşam yemekten dönerken başıma gelen de tam “cherry on top” oldu. Çeşitlerine bakmak bahanesiyle Giolitti’nin vitrinine yapıştık. Hem uluslararası zincir, hem de yerine açıldığı dükkanın pissaladiere‘ini bir kere bile deneyememişim. Yemeyecektim dondurma. Ama “muro-böğürtlen” ve “mirtillo-blackberry” tabelalarını görüp “Ama mirtillo, blackberry değil ki, blueberry, yabanmersini.” “Bu yani özetle karadutlu mu?” muhabbetlerinin sonucunda mor mor tavladı beni. Kağıt kupta bir top aldım. Ama karadut değildi yediğim. Cassis‘ti cassis! Hastasıyım. Nereden nasıl bir hatayla böyle olduysa, n’olur bir süre devam etsin. Bir kerecik daha yiyeyim. Normalde sevmediğim Tünel-Taksim yolunu yine lay lay yürüyeyim.

Fransa’dan bana hediye getirmek istiyorsanız cassis reçeli, likörü getirebilirsiniz. Türkçe nasıl diyorlar bilemiyorum. Frenk üzümüyle kuş üzümünün kuzeni olduğuna göre birşey üzümü. Türkiye’de de yetiştiğini duyarsam çok üzülürüm.

Kup 4 lira.

www.giolitti.it

global lezzet avı: foodspotting

yeme-içme düşkünleri için, internetin sayısız hizmetlerinden birini daha keşfettim geçen gün: www.foodspotting.com

lokasyonu istanbul olarak seçince sayfalarca içerik geliyor. ama belli ki henüz fazla bilinirliği yok, yeterince aktif değil. yesek’te yaptığımız kadar detaya girilmiyor ama bir nevi yeme-içme twitter’ı. kim, nerede, ne yemiş de beğenmiş onu takip edebiliyor foodspotting’ciler. meraklısına biçilmiş kaftan!

spotting demişken yazmadan geçemeyeceğim, bi de şu var aslında ama o birazcık daha pinterest tayfasına hitap ediyor sanki.