En az 10 yorum alan 23 yazı

Blog’un taneleri dibe çökmüş, karıştırmaya devam edelim. Başlıkta “10” kullanacağım diye “en çok yorum alan..” diye başlayamadım ya, ben ona yanarım. Olsun, yakışır.

  1. Balıkçı Kahraman’da kalkan – 57
  2. Tarihi Moda İskelesi’nde salata ve günbatımı – 54
  3. Kurtuluş son durakta ikamet eden Kebapçı Çavuş… – 50
  4. Komşufırın’da kruvasan – 36
  5. Miço’nun Yeri – 25
  6. Emin Baba’da ciğer – 25
  7. Kekik’te kahvaltı – 22
  8. Lider Pide – 18
  9. Dönerci Ali Usta’da pilav üstü – 17
  10. Yesek Nedir? – 16
  11. Kitchenette’te hamburger – 16
  12. Van Kahvaltı Sofrası – 16
  13. Emirgan’da çikolatalı dondurma – 14
  14. Nurzade’de zeytinyağlı fasulye – 13
  15. Oba Park Cafe’de kahvaltı – 12
  16. Mano Burger’de burger – 11
  17. Umami’ye n’oldu? – 11
  18. Çevre Kebap’tan Lahmacun – 11
  19. Balıkçı’dan’da mantarlı levrek – 10
  20. Özcanlar’da satır köfte – 10
  21. Yeniköy Kahvesi’nde pazar kahvaltısı – 10
  22. Mengen Aşçılık Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi Uygulama Restoranı – 10
  23. Yeni Kategori / Aşerdikleriniz – 10

En mutlu eden 10 yemek

İçinde hem “en” hem “10” hem “mutlu” geçen bir başlık, ha? İğrenç. Yılsonunda gazete ekinde bir yazının başlığı gibi. Ama söyledim ayıp şeyler yapacağımı. Bu liste, yazmaya başlayalı–artık yediğimden midir, ortamdan mıdır, muhabbetten midir bilinmez–beni en mutlu eden, hatta şimdi geri dönüp de hala “haa, hakikaten ne güzeldi o gün” dedirten on yemek deneyiminin listesidir. Tabii, sevdiğim yerler listesiyle çakışması veya sevdiğim insanlarla gitmiş olmam tesadüf olamaz. Listenin sırasında bir hikmet yok.

  1. Hayri’de midye tava
  2. Armada’da terasta kahvaltı
  3. Şarabi’de fesleğenli levrek
  4. Kristal Ocakbaşı’da kuzu pirzola
  5. III. Mevkii’de zeytinyağlı havuç
  6. Giritli’de bir yaz akşamı
  7. Kantin’de tarhunlu tavuk
  8. Müzedechanga’da kuzu
  9. Safa’da arkadaş torunları
  10. Emin Baba’da ciğer

İlk bi milyon

Dün Yasemin beni kocasıyla tanıştırırken benim için “She’s an underground restaurant critic” dedi. Kocası restoran sektöründe çalıştığı için ilk tepkisi “I hate you” oldu. Gülüştük. “Ay yok, restaurant critic sayılmam” diye kem küm ettim, geçen hafta L.A.Times’ın eleştirmeninin fotoğrafını çekip internete koyarak ifşa eden şefin hikayesini anlattım. Yine gülüştük.

Ama “underground” çok hoşuma giden bir iltifat oldu. Tabii küçük görüp Karamürsel sepeti sanmayınız. Bugün çok önemli birşey oldu. Yesek trafik log’larına göre Yesek’te şimdiye kadar 1.000.000, yazı ile bir milyon sayfa okunmuş! Bu olayın şerefine ayıp şeyler yapacağım. Bi milyonu söylemek de ayıp zaten. Artık ne kadar becerebilirsem, “ennnn”li konuşacağım. Bir şehre üç kere gidip, lokantaları hakkında “en iyi şu lokantası, bu lokantası” diye gittiği iki üç yeri listelemek gibi şeyler olmasa da artık bence biraz ukalalık edebiliriz, di mi?

Que Tal’de tabak tabak tapas

İspanya’ya hiç gitmedim ve bu tapas denen nanenin oricinalini yemişliğim yok. Zaten tapas bar’da olay biraz da bu olsa gerek: siz gidemiyorsunuz madem, biz getirelim. Gittik, rezervasyon yaptırmayı akıl edemediğim için biraz bekledik, ama en sonunda getirdiler. Balık lokması, empanada, ev köfte, mücver topları, asma yaprağında sardalya, sarımsak soslu karides ve sebzeli risotto topları.

Doyar mıyız emin olamadığımızdan bir dolu şey söyledik, masayı donattık. Sonuçta doyduk da. Ama bir şeyler tam içimize sinmedi. Mücver mesela, balık kızartılan yağda kızartıldığından balığın kokusunu almış. Belki olması gereken oydu ama risotto toplarının dışı ve hele de kızarmış ekmekler pek bir sertti. Balık lokmasını biraz tatsız bulduk ama ev köftesi, empanada, karides ve sardalya lezzetliydi. Sardalyanın altına dizilen ince fasulyeler hafifçe fırınlanmış mı nedir, tadı acayip güzeldi. Yemeğin sonunda paylaştığımız Que Tal tatlısı ummadığımız kadar hafifti. Ben sangria içtim, Sedat becks’leri götürdü. Sangria bana epey sağlam geldi, Sedat “yoo bence normal” dedi. Ortam bana güzel geldi, Sedat biraz gerildi. Tapas’lar fena değil dedim, Sedat “tarifleri internetten bulmuşlar gibi” dedi. Böyle çelişkili duygularla ayrıldık Que Tal’den. Aramızdaki tapas uzmanları burayı daha yakından incelesin, daha tutarlı bir analiz yazısı yazsın. Ben de merak ediyorum.

Hesap: 2 becks ve 2 kadeh sangria ile birlikte 105 TL.

Kebabi’den lahmacun

patronlar yokken ofiste kebabi’den öğle yemeği

Bu fotoğraftakiler: Lahmacun, içli köfte, kıvırcık ve limon, soğan (fotoğraflar), Türkan’ın hazırladığı söğüş ve ot tabağı

17 Aralık tarihinde eklendi Beğen Yorum Yap

Albüm:
öğle yemekleri
Ekleyen: Eren

Paylaş
Bu Fotoğrafı Etiketle
Bu Fotoğrafı Şikayet Et

Eliniz gitti, fotoğrafın, isimlerin üstünde gezindi mouse di mi? Haha! Öğlen öğlen bunlardan yedim, bir de patronlar olmadığından kanapede kestirdim. Bu kadar cıvıklığı mazur görün. Şaka bir yana, lahmacunu da (3.5 lira), içli köftesi de (4.5 lira) pahalı olduğu halde pek güzel olduğundan Kebabi’yi tercih ettik. Akşam akşam olsaydı rakıları da doldururduk valla.

www.kebabi.com.tr

Ben de Bodrum semalarından bildiriyorum o zaman

Geçen sene Ceyda Bodrum semalarından bildirmişti ya, şimdi ben de bildireceğim. Pek Bodrum kültürüm olmadığından, cehaletimi örtbas etmek için yazıyorum. İnsanların eklediği yorumlarla bayağı işe yarar birşey haline geliyormuş. Yemek blogger‘ının Bodrum yatırımı bu kadar oluyor, Kulibayev’inki gibi değil.

Bitez Dondurmacısı: Kolayından başlayalım. O kadar insan bahsettiğine ve 8 şubesi falan olduğuna göre kesin pompalamadır diye bir önyargım vardı ama meşhur olduğunu bilmeden konyaklı çikolatalısını yiyince ben de mürit oldum. Ama o mu iyidir, Yelken Pizza’nınki mi kavgasına girmem.

Kahve Dünyası: İstanbul’daki şubelerinde sabahları kruvasan satıyorlar mı? Çok saçma ama iyi kruvasanı koskoca İstanbul’da bulama, sonra git Turgutreis’te zincir kahvecide bul. Her sabah kahve ve kruvasan için saat dokuz olsun da Kahve Dünyası açılsın diye sabırsızlanıyorduk.

Cıngıloğlu Süt Ürünleri: Son sabah burada kahvaltı etmeye heveslendik. On kadar şubesi olan peynircinin “Exclusive Mağaza ve Börek Evi” şubesiymişmiş. Ne otlu ev böreğinde ne de ıspanaklı gözlemesinde hayal ettiğimiz otantiklikteydi. Önceden yapılmış, ısıtılmış falandı. Etrafımızdaki obezite sınırındaki burjuva müşteriler gibi yumurtalara, peynirlere dalmalıydık belki de.

Sünger Pizza: İki kere yedik Turgutreis’teki Sünger Pizza’da. Bodrum’dakinin verdiği zevki vermedi. Pancar, köpeoğlu, çoban, ıspanaklı ziti, çökertme, az balık çorbası, patates kızartması, beyaz pizza gibi şeyler yedik. En çok aklımda kalan şey taze patates dedikleri “donmuşundan olmayan” patates kızartmasıydı ki onu da nostaljiden. Bir de çökertmenin adı güzel be. Patatesi rendelemeyip gerçekten kibrit patates yapsalardı, yakmasalardı eti de sarmısaklı yoğurdu da kıvamında olduğundan onu da överdim. Neyse, geçiniz yani bu şubesini.

Ana-Oğul: Aslında bu semalardan bildirmemin tek amacı Ana-Oğul’dan bahsetmek. Gerçekten bir ana ve bir oğul işletiyor burayı. 365 gün açıkmış. Sadece 3-5 çeşitten ibaret ev yemeği var. Babam müdavimi. BMW ciple gelen müdavim de gördüm. Kerevizli pırasa yapılırmış oralarda, yedik. Ispanak, kuzu kapama, etli sarma, harika. Ama ananın esas marifeti patlıcan. Yine biz mi düzgün patlıcan görmüyoruz İstanbul’da, ben seçmesini mi beceremiyorum çiğini, pişmişini, artık bilemiyorum ama tavuklu pabucakide bir fena oldum. Kızarınca patlıcanın tatlılığı çıkmış ortaya, tavuklu iç harcına mantar da koymuş, beşamelini ne tıkız ne ağır yapmış. Bir de ikinci gidişimizde henüz hepsini kızartmayı bitirmeden yediğimiz patlıcan, kabak ve biber kızartması vardı ki valla dönmüyordum az daha İstanbul’a.

Bir de gayrı-Turgutreis yerlerde vardı rakı-balık yaptığımız ama konu dışı buluyorum, yazmıyorum. Bodrum’daki birkaç günden yine anladım ki İstanbul’da bildiğin kötü yemek yediriyorlar insana. Ya da İstanbul insanın yemek yeme zevkini alıp götürüyor. Bodrum’da bir gün bile kendimiz yemek yapmadığımız halde, efor sarfetmediğimiz halde mevsimle ve mekanla ilişki kurabildik. Gayrı-Turgutreis yerlerde bey armudu aldım, lokmayla birlikte kızarmış şerbetlenmiş portakal yedim, mandalinalı votkalar içtim, çekiç zeytinin kırma zeytinden farkı olmadığını öğrendim.