Venta Del Toro’da Alkolsüz (!) Sangria

Aslında gideli epey oldu. Temmuz ayı idi, yanlış hatırlamıyorsam. Galata’da Venta Del Toro’ya Deniz, Samet, Mine ve ben gittik. Menüyü ilk elimize alınca biz biraz İspanyolca öğrenelim buradan dedik:  Yarım jar Sangria söyledik. Evet aynen böyle yazıyordu menüde de. Garson bir dakika sonra İspanyolcası da var deyip İspanyolca menüyle çıkageldi.  45 lira diye hatırlıyorum fiyatını, yanında zeytinler ikram. Fakat Deniz’den nasip olmadı tadlarına bakmak. Bursalı kızımız da zeytinleriyle gayet mutlu mesut görünüyordu. Masanın sangria konusundaki fikri ortak. Sangria’dan alkol tadı alamadık biz,  biraz meyveleri ezmişler atmışlar sanki sadece. Meyve kokteyli gibiydi daha çok. Aranıyor, sangria’sı sevilerek içilecek yer aranıyor…

Nizam’dan eve söyledik…

Epeydir yazmıyorum… Her keyifli yemekten sonra elim gidiyor, ancak çok “ballandıracağım” diye korkuyorum. Her keyifsiz yemekten sonra da elim gidiyor, ancak o zaman da haksızlık etmeyeyim diye yazmıyorum. Kısaca uzunca zamandır yazmıyorum…
Gel zaman git zaman eşref vakti geldiğinden herhal, bu sefer yazayım dedim. Bir zamandır evdeyim, doktora tezimi yazmaya çalışıyorum, bu yüzden kendime ceza verdim. Dışarı çıkmıyorum. Bu durumda yemek yemek için üç şansın oluyor. Birincisi kendin pişirirsin, ikincisi eli güzel bir arkadaşın senin için pişirir ve sonuncusu yemeği dışarıdan söylersin.
Hazır bu ara dışarıdan yemek söylerken neden Yesek’e yazmıyorum ki dedim….
İlk yazacağım yer Nizam olacak sanırım. Nizam pide salonu taksim-beyoğlu civarında hem “pis” çorba içilecek, hem de pide yenebilecek hoş yerlerden biri. Pidelerini çok beğeniyorum, pek keyifle mideye indiyorum.
Ancak dahası var… Nizam’da günlük olarak değişen ev yemekleri de var.
Geçen gün bir mercimek çorbası, bir kelle paça, bir fırın köfte, bir pilav üstü kuru, bir musakka ve bir fırın sütlaç söyledik. Öncelikle yemekler sıcak geldi. “Zaten öyle olması gerekir…” demeyin. Zor bulunuyor. Ben ezogelinciyim aslında, ama mercimek çorbası da çok lezizdi. Kelle paça yiyen arkadaşım pek leziz olduğunu söyledi. Ev yemekleri tazeydi, kıvamı da çok yerindeydi. Kısaca hepsi ayrı lezizdi.
Dahası tüm bu yemekleri eve servis yapmak zor iş tahmin edersiniz ki… zira detayı çok. Acaba hangi biri eksik kalacak diye düşünürken şaşırtıcı derecede özenliydi. Mercimek çorbası için limon ve pul biber, kelle paça için daha siparişi alırken sorulan ve tam kıvamında eklenen sirke-sarmısak sos, pilavın üzerinde cömertçe konulmuş kuru fasulye, fırın sütlaç üzerine bolca fındık, sıcak pidesi, tuzu, karabiberi, peçetesi….
Bunların hepsine 29 YTL ödedik…

Rumeli Balıkçısı’nda bi buçuk

Kendime nihayet bir rakı buddy‘si buldum. Kıza kıza rakı içmek, genelde etrafımdaki kızları razı etmek zorunda olduğum birşey ama Eda sağolsun daha ben ağzımı açmadan kendiliğinden teklif ediyor. Boğaz’da sportif sportif 3 saat kadar yürüdükten sonra acıkınca balıkçıya oturmak da onun fikriydi. Rumeli Hisarı’nda çaycıların kahvelerin ortasında, daha doğrusu Sade Kahve’nin hemen yanında bir balıkçı bitiverdi ya üç beş ay önce, işte orada oturduk. En temel mezeleri istedik: peynir, kavun, fava, patlıcan salatası, midye dolma, salata. Garsonun getirdiği şişenin dibinde kalan öyle denk geldiği için ne tek ne duble, bi buçuk içtik ikimiz de. Rakının miktarı dışında işin kitabına, adabına uyduk. Balıkçı da işin kitabına uymuş. Her yediğimizden memnunduk. Rum müziği, balıkçı malzemesi dekoruyla, resimleriyle daha bir kendi halinde bir yer olmayı, Boğaz balıkçısı ekolüne uymamayı da becermiş. Yani 1 (bir) burası, 0 (sıfır) değil. Ama boştu bayağı. Siz gittiğinizde servis kötü çıkarsa benden bilmeyin. 50 lira.

Galata Muhallebicisi’nde akşam yemeği

Rutin grup buluşmamız için Tülin benden Beyoğlu’nda ilginç bir mekan söylememi istedi ama bana ayrılan süre içinde aklıma çok önerilesi bir yer gelmedi. Böylece Tülin’in epeydir merak ettiği Galata Muhallebicisi’nde buluşmak üzere Nişantaşı’nda sözleştik. Çok da iyi oldu. Yeni bir yer öğrendim.

Aslında muhallebici diye geçiyor ama sadece tatlı yiyip çay içeceğiniz bir yer değil. Saray Muhallebicisi ayarında bir yer Galata Muhallebicisi. Pilav üstü döneri başarılı, pideler de öyle. İskender yiyenler pidesini biraz kuru buldular, bunun dışında eleştiri yok. Tülin’le 3 tatlı paylaştık: Kaymaklı ekmek kadayıfı, güllaç, keşkül. Hepsi falsosuz, hepsi tam kararında. (Gerçi benim gönlümde en iyi keşkül hala Kanaat Lokantası’nınki.) Nişantaşı normlarında çok uygun fiyatlı bir yer Galata Muhallebicisi. 6 kişi yedik içtik 100 TL civarı hesap ödedik.

Belli ki açılış çalışmaları devam ediyor, bahçede tadilat vardı. Çok güzel bir bahçesi var, güzel havalara yetişir de yine gideriz umarım.

www.galatamuhallebicisi.com

Defne ve İskorpit’in çocukları Maya

Kemankeş Caddesi 35-A adresi yıldız üretmeye devam ediyor: 3’te iki tutturan lokanta kuluçka adresi, bir önceki denemesi Positano’yu tutturamamış olsa da (gitmiştik, görmüştük, yazmaya değer bile bulmamıştık) bu seferki parlayacak bir yıldız. Sahibesi yemek adabının sadece mutfakta pişmediğini, malzemelerinin (ki buna kendisi de dahil bence) içinde yetiştiği kültürün bir parçası olduğunu; kendi zevki ve izlenimleriyle harmanlayıp, sosyal ve çok duyulu bir besleme olduğunu kavramış ve sonuçta bunu ve sadece bunu sunmuş.

Ne kadar menüdeki herşeyi ısmarlamak ve yemek istemiş olsak da, sadece mezelerin bir kısmını denemekle kaldık: Kuru domatesli çerkez tavuğu, mücver (hint nane sosu ile), ahtapot ızgara, kızarmış sebze (hıyarlı yoğurt/cacık sosu ile), tavuk pate ve yanında birer kadeh Lal. Çok uzun süredir yediğimiz en iyi yemeklerden birini yedik, bunun için teşekkür ederiz.

Menü tarihli, ve sanki her gün değişiyormuş izlenimini verdi, ama emin değilim. Geniş bir repertoire ve çok ön çalışma gerektiren bu girişim umarım tutar. Onun yerine sezonluk menü olsa sanki daha mantıklı olurdu. Her sezon içinde gittiğimde ne yiyeceğimi bilip, her yeni sezonda da yeni birşeyler yemek için giderdim. Hergün değişen menünün yeterince çalışılabileceğinden ve her zaman en yüksek standartta olacağından sanki şüpheliyim.

Gelgelelim, panna cotta‘nın ismine karşın çok da pişmemiş olduğunu, yoğurt tadı ve Selin’in söylemesiyle çiğ krema tadı aldığımı söylemeden edemeyeceğim. Tatlının sadece yarısını yiyince, yemeğin zevkini bozmayı beceremedi.

Şarap kadehleri 10 tl, Mezeler 8-15 arası, ana yemekler 25-35 arası. Biz toplamda 76 tl ödedik.

www.lokantamaya.com