Restoran lafı, biliyorsunuz, Fransızca restaurant ‘dan geliyor, yeniden toparlayan, canlandıran manasında. Fransa’da vaktiyle bir lokanta sahibi çorbasının canlandırıcı etkisini reklam etmesiyle bu laf tutuyor. Ben bu lafı hep fiziksel bir canlandırma olarak düşünmüştüm. Müşteri aç biilaç girer, yer içer, doyar, neşesi yerine gelir ve gider.
Bayramda İstanbul’daydım, halbuki hiç istemiyordum burada kalmak. Bayramlarını, tatillerini aylar öncesinden planlayan, planlamasa da spontan bir şekilde bir yerlere çekip gidiveren biri olmak isterim ama değilim. Günlük koşuşturmaya kaptırmış olmaktan dolayı bayramda burada kalmak çok koydu bana. Zavallı Selçuk, kısmen kendini de eğlendirmek için, beni zır zır gezdirdi. Uzun zamandır gitmediğim bir iki yere gittim, şehir içinde yeterince tebdil-i mekan oldu, iyi geldi.
Herhalde ikinci akşamdı, müzedechanga’ya gittik. İki üç masa doluydu. Pencere kenarında bir masaya oturduk. Çok yemedik, az yemedik. Acele etmedik, çok ağırdan almadık. Ne yediysek memnun kaldık. Balkabaklı muhammara fikren iyi olmakla birlikte, “ben daha iyisini yapabilirim” hissini, yemek yapma hevesini verdi. Kabaklı ve lorlu bruschetta tam tadımlık, yoğunlaştırılmış bir lezzetçikti. Asma yaprağında kuzu, önce bildiğimiz sarmayla bildiğimizi kuzuyu yepyeni birşeymiş gibi pazarlıyor hissi verse de bal gibi yeni ve çok zevkli birşeydi. Ravioliyleyse, “ne var ya bunun içinde, dilimin ucunda” oyunu oynadık. Ne sıkıcıydı ne yapmacık. Yeterince değişik, yeterince lezzetliydi. Antipatik müşteri yoktu, tepemizde gıcık eden garson veya onay isteyen işletmeci yoktu, vestiyer soygunu yoktu, Madame Pipi yoktu, vale terörü yoktu. Akşam bir yerde güzel bir yemek yemek istediğimizde hayal ettiğimiz yemek gibi birşeydi bu. Öyle ki o akşam, ben oradan ruhen restaurée bir şekilde kalktım. Herşeyin nasıl yavaş yavaş o günden beri düzeltmekte olduğunu söylüyorum kendi kendime.
www.changa-istanbul.com
Oda ba günden beri O günden beri