Geçende, yurtdışından misafirlerimiz gelince, babam onları yemeğe çıkarma işini direkt bana postaladı. Balık ve deniz mahsulleri yemek istediklerini ve Boğaz’ı merak ettiklerini bildiğimden, akşam için İskele’den yer ayırttım.
Rumelihisarı’ndaki İskele pahalı mahalı ama her daim iyi yemek yiyeceğime emin olduğum bir yer. O akşam da, sağolsun beni şaşırtmadı.
Soğuk başlangıç olarak seçtiğim, koca koca karides söğüş, midye dolma, peynirli karidesli salata, ahtapot salata, haydari, kavun & beyaz peynir, uskumru marine, nasıl desem, “hiç bitmesin Allahım, hiç bitmesin” dedirtecek cinstendi. Hele o uskumru, hele o ahtapot, hele o karides…. İyi ve taze malzeme kullanılmış, fazla müdahale yapılmamış, tadıyla oynanmamış, bir iki güzel, becerikli ve akıllı dokunuş yetmiş de artmış… Şahane, çok şahane yiyecekler.
Ara sıcaklardan ısmarladığım kalamar ızgaranın, henüz burada vasat yapıldığına şahit olmadım. O hafif sarmısaklı, tereyağlı acılı sosuyla, ben her daim bayıla bayıla yiyorum. Her seferinde mi? Evet, her seferinde :)
Garsonumuz, tereyağında karides tavsiye etti ama o yalan, onu geçiniz. Izgara jumbo karides çok daha iyi.
Balıklara gelince, biz çinekop ve lüfer yedik. Özünde her ikisi de lezzetli balıktır; ızgarada ustaca pişirilirlerse tadlarına doyum olmaz. Tabii ki İskele’nin ustası balıklarımıza hakkını vermişti. Hatta o kadar ki, iki gün sonra ülkesine dönen misafirimiz beni arayıp, balıkların tadının damağında kaldığını söyleyerek, yemek için milyonuncu kez teşekkür etti.
Yemeğin finalinde, tatlı olarak ortaya karışık Türk tatlıları tabağı ve meyva istedim. Ayva tatlısı, kabak tatlısı, şekerpare, ekmek kadayıfını, yanında kaymakla getirdiler ve çeşit çeşit meyva ikram ettiler.
Ben mutlu, misafirlerim mutlu, midelerimiz mutluydu. Hesap, 1 küçük rakı, 1 kırmızı şarap, çaylar ve kahvelerle birlikte 3 kişi için 340 TL geldi. Eeee, yazımın başında demiştim ama pahalı diye. Olsun, lakin çok iyi yemek yedik.