Barcelona’da kahvaltı

…Paris’te de öğle yemeği diye devam edesim geldi bir an!

Ama hayır, bildiğimiz Barcelona’dan bahsedeceğim. Bu sabah sahanda yumurta, menemen ve karışık mini pizza/poğaça tabağı ile midemizi sevindirdik. Hiç fena değildi. Portakal suyu ve çayla birlikte 21 kafa.

Yalnız dikkat ettiniz mi bilmem, mekanın CEO teyzesi, genç servis oğlanlarını motive etmek için bir SS subayı edasıyla domine ediyor Barcelona’yı. Sabah sabah bu kadar sıkı disiplin bozdu bizi.

Fratelli La Bufala, mozzarella ve ünlü (!) pizzası

Bir kaç hafta önce Ali ve Nur’un doğumgünlerini kutlamaya İtalyan lokantası Fratelli La Bufala’ya gittik 5 kişi. Seçim Mine’nindi… Dergilerde okumuş. Birkaç kerede Ali ile beraber gitmişler ama yer yok diye geri dönmüşler hep. Ben de gitmeden internetten bir araştırmasını yaptım.

Fratelli La Bufala İtalya Napoli’de merkezi bulunan bir restoranlar zinciri. İtalya’da  Napoli bölgesinin pizzası diğerlerinden farklıymış. Napoli pizzası ortası ince, kenarları kalın hamur oluyormuş. Bir de burada özel manda sütünden mozzarella üretiliyormuş. O kadar ünlenmiş ki bir çok yerde şubesi açılmış. Biri de İstanbul’da.
İstanbul’da mekan Levent’teki Loft binasının girişinde. Biz de bir deneyelim dedik, hazır bir doğumgünü sebebimiz varken ve rezervasyonumuzu yapıp gittik.

Şık bir mekan, etraf nezih, garsonlar düzgün. Ama bir garson eksikliği mevcut. Biz önce antipasti‘lerimizi söyledik ortaya. Çok ünlü olmuş mozzarellasını yemeden gitmek olmazdı. Mozzarella tabağı (caprese) istedik. İsteyene 500 gr mozzarellalı bir tabak var. Tuzsuz ve yumuşak olduğu için sevmediğim tek peynir herhalde mozzarelladır. Bir tadına baktım ama yine hiç beğenmedim. Antipastilerden bir de lo zuccotto di melanzane istedik. Bu peynir ve patlıcanlı bir arasıcak tarzı birşey. Çok beğendik ve bir tane daha istedik. Bir de secondi pasti‘lerden gnocchi istedik ortaya. Patatesten yapılan makarna gibi bir yemek gnocchi. Bir özelliği yoktu.

Sonra pizzaları seçtik. Büyük olduğunu bildiğimiz için ortaya 3 farklı pizza istedik. Bir tanesi domates, sarımsak, fesleğenli, diğeri napoliten yani mozzarellası bol bir diğeri de patlıcanlı. Pizzalarının hiçbir özelliği yok. Hatta kötü bile denebilir. Patlıcanlı kötünün iyiysiydi benim için. Yemeklerin yanında 2 şişede chianti şarap içtik. Toplam 5 kişi 515 ödedik. Büyük hayalkırıklığı yaşadım İtalyan yemeklerini çok seven ve İtalyanca bile öğrenmeye giden ben. Yediğimiz sonuçta pizza. Güzel de değil ve iyi bir balıkçıda verilecekten daha fazla hesap. Zaten Vedat Milor yazılarından birinde belirtmişti gençlerin gözdesi pizzalar çok pahalı oluyor oysa bizim lahmacunlar pizzalardan çok daha güzel diye. Hak vermemek elde değil…

Don Pietro ve yeni pizzacılar

Don Pietro’dan telefonla menü görmeden üç pizza istedik, 55 lira verdik. Önce pahalı geldi ama pizzayla getirdikleri menüye bakınca anladık ki 27 lirası Piggy cinsi içinmiş. Piggy dediklerin bacon ve domuz füme ve pepperoni ve domuz birşeysi daha var. Hafiften görmemiş pizzası yani. Ve fakat Don Pietro’nun başarısında bence fiyat politikasının da rolü var. İsteyene 11 liraya margarita da var, 27 liraya piggy de var. Yesek’te fiyatla ilgili tespitlerimiz genelde “oha çok pahalı”nın ötesine geçmiyor biliyorum ama yine de bir mühendisle bir ekonomistin çözemediği fiyat politikası bilmecesini sizler çözersiniz gibi geliyor.

Pizza demişken, iki yeni pizzacı denedim son bir ay içinde. İkisini de hem yeni oldukları için hem de harika olmadıkları için yazmadım. Biri Beşiktaş’ta, daha doğrusu Çırağan mahallesinde, ühü, ühü, Çırahan Pastanesinin yerine, ühü ühü, açılan Upper Crust adlı Boston’daki bir zincirin şubesi. Kocaman pizzaları var, fena değil tadları. İki masadan ibaret ve esasen paket servise çalışıyorlar. Diğeri Gayrettepe’de Zon’un yerine açılan Brooklyn Pizza. Havası çok Brooklyn, sabahları bagel varmış falan eyvallah ama hamuru pek Brooklyn usulü değil. Hayalkırıklığı yaşamayın sonra. İkisinin ortak noktası dilimle pizza satmaları. 3,5 – 4,5 lira arasında. Pideye, dönere, hamburgere alternatif olur mu göreceğiz. İkisini de bir daha teftiş etmek istiyorum çünkü ne bileyim, sevdim, tutsunlar, iş yapsınlar istiyorum.

www.uppercrustturkiye.com

www.brklynpizza.com

Cuba Bar’da Tatil Öncesi Akşamı

Orhan’la Asmalımescid civarındaki mekanları düşünürken hep gittiğim yerleri saydı. Ardından geçen gün Cuba Bar’da chili con carne yediğini ve memnun kaldığını söyleyince (zaten gazetede de okumuştum ve merak ediyordum) hemen fikrin üstüne atladım.

Tünel Meydanı’nda buluşup ara sokağa girince Saf’ın yerine açıldığını düşündüm (sonradan da konfirme ettim). Saf İstanbul’da zor bir konseptti, keşke olabiliseydi diye hayıflandım.

Yolda ne yiyebileceğimi düşünüyordum, Küba’ya gitmedim ama karayipler civarı yemekleri denildi mi aklıma çeşitli pilavlar, kızarmış tavuk ve black beans geliyor, menü pek şaşırtmadı. Arada galiba hellim peynirli salata gördüm ama emin değilim.

Önden biralarımızın yanında gelen çerezin bayatlığından ve sadece fıstık ve leblebiden oluşmasından biraz moralim bozuldu. Ardından garsonumuz ikram etmedi ama arkada patlamış mısırları görünce onlardan da rica ettik, yağsız ve tuzsuz çıktılar. Halbuki benim bildiğim bu kuruyemiş ve patlamış mısırların amacı müşterileri susatıp 13 liraya satılan Gusta’lardan içirmektir. Neyse.

Yemek olarak kararsız kaldık ve garsona Küba usulü tavuk kanatlarının sosunu sorduk, bilemedi. Gitti aşçıya sordu geldi (normalde Kübalı aşçıları varmış ama nedense sadece haftasonu çalışıyormuş) ve domatesli ve baharatlı olduğunu (!) söyledi. E gelsin bari dedik. Orhan chili con carne istedi ben de ekmek üstü dedikleri pizzamsı şeylerden söyledim hepsini paylaşmak üzerine anlaştık.

Chili con carne (acısız) ve tavuk kanatlarının chili ve pilav kısımları güzeldi. Ama ne ekmek üstüm ne de tavuk kanatları bir şeye benziyordu. Ekmek üstümün etlerinin arasından çıkan kıkırdak da zaten bozulmaya hazır sinirlerimi iyice hoplattı.

Tatlıya şans vermedik ve vestiyere (cebren tahsil edilen) 5 lira dahil adam başı 40 lira verip çıktık.

Antiochia’da Erkeksi Yemek

7 kişilik abaza erkek grubuyla hem içki içip hem de madem seksistiz bari seksist devam edelim ve erkeksi şeyler yiyelim dedik. (Eren, acaba erkeksi yiyecekler, kadınsı yiyecekler kategorisi de olsa olur mu?)

Bölge olarak da erkeksi mekan Beyoğlu’nda karar kıldık (Asmalımescid artık kadınsı olmuş olabilir, uzatmayalım). Umut Ocakbaşı bozmuş dendi, aradaki diğer ocakbaşılar nedense es geçildi, Canım Ciğerim  benim nezdimde fazla kısıtlı mönüden kaybetti, meyhaneleri konuşurken Antiochia‘da karar kılındı.

Çalıştığı semt itibariyle Galatasaraylı olan Okan Abimiz mekana zaten aşinaymış, içeri girince sahiplerinden Süleyman tarafından krallar gibi karşılandık. Süleyman zaten az masa olduğundan her müşteriyle oturup biraz hoşbeş edebiliyor. Birkaç fıkra ve gelen gidenlerin hikayesi sonrasında bir italyan gastecinin birkaç kez geldiğini ve şimdi mekanın italyan turist merkezi haline geldiğini anlattı.

Hemen beklemeden mezeler ve mezelere yardımcı olması için biberli pideler geldi.  Tabii ki humus, muhammara ki bence çok güzeldi, acılı ve nar ekşili salata sonrası Köşebaşı’nda göreceğiniz cinsten modern yassı tabaklarda önce içli köfte sonra da layıkıyla terbiye edilmiş etlerimizi yedik.

Üstüne dondurma ile birazdan çantalarımıza da atacağımız ceviz reçeli kombinasyonu çok iyi gitti. Ertesi sabah yemeğin ve muhabbetin analizini yaptığımız emaillerinden herkesin o kadar yemiş olmamıza rağmen masadan gayet hafif kalktığını teyid ettik.

Mekan adından ve web sitesinden de anlaşılacağı gibi şık bir Antakya lokantası. Düşünmeden bir daha giderim ve herkese tavsiye ederim. Hatta geçen akşam Asmalımescid yemek hakkımı Küba lokantasında harcadığım için hala her akşam yatmadan önce sırtımı kırbaçlıyorum.

Çıkarken abaza yemeğimiz sonrasi yengeleri memnun edecek kardeş müessese eşantiyonları da aldık. Antakya işi defneli zeytinyağı sabunu, zeytinyağının kendisi, taze cevizden yapılma ceviz reçeli…

Adam başı içki ve eşantiyonlarımız dahil galiba 65 verdik masanın sağ tarafı yüklüce rakı içmiş ama sol tarafı zayıf kalmış herhalde ortalamada adam başı bir buçuk iki – ikibuçuk duble olmuştur.

Okan Abim düzeltti eşantiyonları düşersem adam başı 45 lira kadar olacakmış.

Yeni kategoriler

Öneriler üzerinde bir iki kategori ekledim:

Başka başka?

Yazarlardan kendi yazılarında kategorileri güncellemelerini rica edeceğim. Bakalım kaçı okuyor blog’larını?

Taksim meydanı

taksim1
Starbucks açıldığından beri şu fotoğrafı çekip, Kitchenette’in logosu pek görünmese de, her bir cümle bir kuruma olmak üzere şunu yazmak istiyordum: “I love to hate you, I love to hate you, I love to hate you.” Sonuncusu haliyle uzatılarak söylenecek.

Me Gusta’da kurumuş somon

Buena Vista Social Club sanıp bilet aldığımız, ama aslında alakası olmadığını konserden birkaç saat önce fark ettiğimiz Passion de Buena Vista grubunun konseri öncesi, Neda, Sinan, Yasin ve ben yemek için buluşmaya karar verdik.

Sinan Beşiktaş maçını izlemek isteyince, Harbiye’ye yakın, hem yemek yiyip hem maç izleyebileceğimiz, ocakbaşı sınıfına girmeyen, doğru düzgün bir yer olarak, Me Gusta’dan başka hiçbir alternatif aklıma gelmedi. Kimse de bu teklife itiraz etmeyince, ben de orada yer ayırttım.

Masaya oturduğumuzda, ana yemeklerden önce, ortaya karışık atıştırma tabağı ısmarladık. Galiba bu tabağın ismi, “combination plater” gibi bir şeydi, tam olarak hatırlamıyorum. İçerisinde, onion rings, mozzarella sticks, buffalo wings, loaded potato skin (içi etli bir şeylerle doldurulmuş fırınlanmış patates) ve tacitos dedikleri böreklerden vardı.

kopyasi-dsc00771

Börekler ve guacamole fena değildi. Neda ile Sinan, mozzarella çubuklarını beğendi. Buffalo wings den kimse hoşlanmadı. Fırında patates ve soğan halkalarını yemesek de olurdu.

Arkadan, ana yemeklerimiz geldi. Neda, t-bone steak ısmarlamıştı.

kopyasi-dsc00773

Kocaman et parçası, yanında yemekhane makarnası ve sotelenmiş sebzelerle birlikte geldi. Eti, tam Neda’nın istediği gibi pişirmişler. İçi pembe ve sulu kalırken, dışı güzelce kahverengileşmişti. Et iyiydi anladığım kadarıyla ama Neda hepsini bitirmeyi başaramadı.

Ben ızgara somon fileto istedim.

kopyasi-dsc00776

O akşamın, en kötü yemeği galiba benimki oldu. Somonu pişirirken çok kurutmuşlar gibi geldi bana. İçinde ne suyu kalmıştı, ne yağı. Acıkmıştım, o yüzden balığımın hepsini yedim. Yerken zevk aldım mı? Hayır, ne yazık ki !

Yasin, antrikot ısmarlamıştı.

kopyasi-dsc00777

Yanında, sote sebzeler ve elma dilim patatesle birlikte servis ettiler. Onun eti de kocamandı ama onunkini istediği gibi pişirmemişlerdi. Çok pişmiş istedi ama orta pişmiş getirdiler. Yasin, bu durumdan pek hoşlanmadı gerçi ama sesini de çıkarmadı. Ben de “değiştirtelim” diye hiç ısrar etmek istemedim, çünkü et, bana göre, en fazla bu kadar pişmiş olarak yenmeliydi. Gerçi, sonradan etin tadına bakmak için kenarından bir parça kestim ve şansıma etin çok pişmiş olan kenardaki tek parçası bana denk geldi. İşte, bizimki biraz, “neye niyet, neye kısmet” durumu…

Somon 21 TL idi. Antrikot da ya 21, ya ona yakın bir rakam. T-bone steak, 25 tl olsa gerek. 330 ml lik fıçı bira 4.5 tl -galiba- .

Beyoğlu civarlarında, bira içip maç izlemek ve TGI Friday’s tarzı yemekler yemek istiyorsanız, Me Gusta’yı deneyebilirsiniz.

Gerçi, söylemeden geçmeyeyim, ben burayı hiçbir zaman tam olarak sevemedim. Belki yemek tarzı, belki her gittiğimde açılıp kapanan kapıdan dolayı ayaklarımın devamlı üşümesi, belki de ortamı samimiyetsiz bulmam; esas sevmeme nedenimi tam olarak bilemiyorum. Belki de bu saydıklarımın hepsidir, o da olabilir.

Günaydın’da kuru fasulye

Geçtiğimiz hafta çarşamba günü, Bakırköy Capacity’de yemek için bir yerler ararken, Günaydın’ın fast food tarzı olan köfte ve dönercisini gördük. Etin yanı sıra, sıcak yemeklerin de olduğunu fark edince, “bir deneyelim” dedik.

Yasin, güveçte kuru fasulye, buhara pilavı ve ayran aldı.

kopyasi-dsc00762

Kuru fasulye, her ne kadar pişerken haddinden fazla helmelenmiş olsa da, lezzet açısından iyiydi.

Pilavın içine Allah ne verdiyse koymuşlar ve pirinci de tam olarak tane tane pişirememişler. Kötü değildi gerçi ama aynen sıradan yemekhane pilavları gibiydi.

Ben kendime kuru patlıcan dolması, açık büfeden karışık salata ve yoğurt aldım.

kopyasi-dsc00769

Dolma, bana biraz fazla yağlı gibi geldi. Tadı, üzerine yoğurt konunca fena değil oldu. Fakat, kuru dolmanın çok daha iyileri, tabii ki başka yerlerde yenebilir. Canınız bu dolmadan çekerse, lütfen oralarda yiyin.

Toplam hesap, bir kolayla birlikte 24 TL tuttu.

Bir dahaki Capacity yemek katı deneyimimde, kesinlikle Küçük Ev’i denemeye karar verdim.

Fish Var’da çinekop

Uzun zamandır bana en fazla keyif veren yemek, geçen Pazar günü İstinye sahilde bulunan Fish Var’da yediğimdi.

Sabah geç uyandıktan sonra, kahvaltı için gidecek yer ararken, izlediğimiz bir videoda gördüğümüz mangalda pişen taze balıklardan canımız isteyince, Yasinle hemen sahile inip balık yemeğe karar verdik. Birçoğunuz için şaşırtıcı gelebilir ama evet, biz kahvaltı niyetine balık yedik, hem de çok zevk alarak.

Hava günlük güneşlik olduğundan, ikinci katın balkonundaki masalardan birini oturduk ve hızlıca siparişlerimizi verdik. Ismarladıklarımızdan önce, turşu ve ekmek getirdiler. Ekmek sepetinin üzerine koydukları, yuvarlak mısır ekmekleri gerçekten çok lezzetliydi.

kopyasi-dsc00745

Arkadan gelen kalamar tava, taze, yumuşacık ve yağ çekmemişti. Yanındaki tarator sosla birlikte, kalamar tava sevmez diye bildiğim bünyemi, her yerin kalamar tavasını sevmez bünye olarak değişime uğrattı.

kopyasi-dsc00746

Yasin, balık olarak istavrit tava ısmarlamıştı.

kopyasi-dsc00748

Mısır ununa bulayıp kızarttıkları istavritler çıtır çıtırdı, lezzetliydi ve miktarı kararındaydı.

Ben, çinekop ızgara istemiştim.

kopyasi-dsc00750

Önceden söylemeliyim, çinekop en sevdiğim balıklar listesinde bulunan bir balık hiçbir zaman olmadı. Aynı aileden sarıkanat severim, lüfer çok severim ama çinekop hayır. Yine de, hem garsonu diğer masalara ısrarla çinekopu tavsiye ederken duyunca, hem de içimden bir ses “neden olmasın?” diyince, bu balığa bir şans vermek istedim.

Sonuç, şahaneydi. Bariz bir şekilde, balıklarımı yerken, beynimdeki mutluluk hormonlarının seviyesinin arttığını hissettim.

Toplam hesap, bir kola, bir fanta, iki kişilik kocaman salata ve yemekten sonra içtiğimiz iki çay dahil 50 TL geldi.

Tavsiye ederim, eğer siz de balık seviyorsanız, Fish Var’ı bir ara mutlaka bir deneyin. Çok büyük ihtimal, siz de beğeneceksiniz.