Vogue’da balbademli parfe

Laden’in parfeyi ısmarlamış olması bahanesiyle Vogue’un güzelliğinden bahsedebilirim. Haftaiçi akşam boş, rahat rahat güzel manzaraya karşı oturduk, kibar kibar içki servisi yaptılar, rahat rahat konuştuk. Daha civcivli yerler vardı muhtemelen bizim akletmediğimiz ama oturduğumuz anda unuttuk. İstanbul ancak böyle away from the maddening crowds çekilir. Başka yerde votka-red bull’a 25 lira verip, karşılığında salak suratsız servis ve itiş kakış ve gürültülü manasız müzik almak var ya da eşşiz manzaralı, sakin bir terasta, düzgün içki ve harika servis almak var. Ay durun, The Doors Group’u fazla övdüm, hemen yayınlamayayım.

Cezayir’de kabak çiçeği dolması

Cezayir’in bahçesinin binalar arasında ağaçları olan bir alanda olduğuna şüphe yok da üstünü kapadıklarından, öyle Limonlu Bahçe gibi bir bahçe hayal etmeyin. Yine de İstanbul da bombidiboş olduğundan burası da boş ve ferahtı. Laden tavuklu, portakallı bir salata, Rana üstü bambu filiziyle süslenmiş deniz börülcesi aldı. Ben ise hem kabak çiçeği dolması hem de wokta yaz sebzeleri aldım. Yaz sebzesi derken kayakoruğu dahil her türlü sebze ve bol bol zencefil koymuşlar. Beni yine tavladılar. Fazla şımarmayıp bir kırmızı Angora paylaştık. (96 lira)

www.cezayir-istanbul.com

Mezzaluna’da maltagliati

Mezzaluna’ya her gittiğimde bir şaşırıyorum. Hep Bağdat Caddesi gençleri kıvamında gençler veya aileler oluyor. Paralarını nereden kazandıklarını ve ne kadar sıkıcı olduklarını hayal edebiliyorum. İstanbul’un başka lokantalarında, kafelerinde bu genelde daha zor. Selçuk’a hala varoluş sebebini anlamadığım bir yemek olan gnocchi, ortaya tavuklu roka salatası, bana baklava şeklinde veya çok isterseniz şekilsiz kesilmiş makarna anlamına gelen maltagliati, pestolu. Sonuncusu ağır birşey. (64 lira)

Wagamama’da kare lomen

Kare lomen yani körili hindistan cevizi sütlü çorba içinde karidesli makarna 19.5 lira, edadame, yani ayıklanmadan haşlanmış, tuzlanmış soya fasulyesi 4 lira idi. Bu sefer fikir belirtmeyeceğim, sözü okur kitlemin yarısına yani Emel, Güçlü ve Selçuk’a bırakıyorum: “Ne kadar az malzemeyle ne kadar çok yemek çıkarıp Uzakdoğu havası verebiliriz denemesi olmuş”, “Kötü. New York’ta benim sürekli gittiğim bir noodle shop vardı, daha da hareketliydi ama yemeği de servisi de daha iyiydi”, “Milli servetin israfı.” Ben sadece yeni açılmış yerlere gitmemek, gidince kesin bir şekilde değerlendirmemek gerektiğini hatırlatayım.

Hüsrev’de çoban salata

Hüsrev’i listeye almasam mı diye düşünüyordum ama kuru fasulyesi o kadar harika bir lezzet ki almamak eşeklik olacak. Üstüne üstlük çoban salatası da çok iyiydi, pilavı da tane tane. Olsa olsa cacığı hıyarlı ayrana benziyor diye eleştirebilirim ama cacıkta ne olması gerektiği zevk meselesi. Servisle de derdim insanın üstüne neredeyse fazla düşmeleri. Az kaldı liste yayınlamama, az. İki kişi 29 lira.

Grissini’de 45 dakikada soğuk spagetti

Laden “burayı yerden yere vur” dedi. Memnuniyetle. 20:21’de Laden’e telefon edip “Mezzaluna’yı boşver, Grissini’ye gel, burada da makarna var” dedim. Demek ki 20:22’de ben oturmuşum. Bir iki dakikaya o da geldi, menüye baktık, tahminen 20:31’de sipariş verdik, karides, kalamar ve kuru domatesli linguini ve deniz mahsüllü soğuk spagetti. Soğuk olması ilginç geldi, neden diye sordum. Tam bir cevap yok: “Tam bilmiyorum da, işte yaz olduğundan, isterseniz sıcak da yaparız.” Kola, şarap falan geldi, muhabbete ve grissinilerle zeytinyağa daldık. Grissinilerin bittiği sırada farkettik ki bizden sonra gelip sipariş veren yan masanın yemekleri geldi. Derken başka bir masanın. 20:55’te sorduk: “Bizim makarnaları unutmuyorsunuz, değil mi?” Ya o sefer ya bir sonraki hatırlatmada “Spagettinin pişmesi 13-14 dakika sürüyor, ondandır” dedi garson! Başından bunu neden söylemedi ve 20 dakika sonrasında bu açıklama ne kadar inandırıcı? Bu arada makarnaların hazırlanıp orada tezgahta bizi beklemekte ve soğumakta olduğu tahminindeydim ve Laden “benimki soğursa direk geri gönderir ve kavga çıkarırım” dedi. 21:05’te baş garson olabilecek tipli biri gelip “Siparişi bilgisayardan giriyoruz, mutfakta fiş çıkmamış, hemen hallediyoruz” diye açıklama yaptı. 21:07’de Laden’inki geldi, 21:15’te benimki geldi. Sipariş verdikten 45 dakika sonra. Dakikaları uydurmuyorum, 20:55’ten itibaren saate baktık, öncesi içinse benim Laden’i kaçta aradığıma.

Makarnaların vasat olduğunu, beklemeye hiç değmediğini söylemeye pek gerek yok herhalde. Suratına havyar maskesi sürüp, elmasla masaj yaptıran Oskar adayları nasıl daha güzel olmuyorlarsa, pahalı deniz mahsüllerini yanyana koyunca iyi makarna olmuyor. Makarnalar 26’şar (yirmialtışar) lira olunca, mükemmel servis ve çok iyi makarna bekliyoruz tabii. Çünkü Abdi İpekçi’de sokakta oturmak o kadar para etmiyor. Bu tür yazıların işletmelerini üzdüğünü ve yazmak istemediğimi yazmış olduğumu biliyorum ama Grissini’nin benim bir kikirik yazımdan çok da etkileneceğini sanmıyorum.

Neyse ki daha sonra başka yerde latte‘sinin yanına doğru tatlıyı ısmarlayarak, kısmen haklı olarak makarna konusunda risk almayı sevmeyen Laden’e kendimi biraz affettirdim.