“İyi ki doğdun Güçlü!” Anneannem bu lafı hiç sevmezdi. Sanki doğumgünü çocuğundan bir çıkarı varmış gibi insanın. Ama Cezayir’de yerken aynen bu şekilde geçiyordu aklımdan “İyi ki doğdun” lafı. Neredeyse tüm masalar öyle ya, kocaman bir masada Güçlü ve şurekasına katıldık.
Menü sevdiğim gibi, bol yenilik içeriyor ama klasikler de var. İlk önce ne yiyeceğimi seçmekte çok zorlandım. Lakerda, humus, muhammara (iyi değilmişmiş), salata, falafel (iyiymişmiş) gibi birşey alsam ‘niye orijinal birşey almadım yahu’ diyecektim. Hamsi ceviche, “1” böreği, ördek mantı gibi orijinal birşey denesem, ‘niye maceraya giriştim de düzgün birşey yemedim’ diyecektim. Hamsi ve muhammara iyi değilmiş, iyi, eledim. Sonunda pastırmalı ve pestilli “1” böreği aldım. Upuzuuun, inceciiik sigara börekleri hayal edin, içi pastırmalı. Püre halindeki pestilden (galiba kayısıydı) minicik bir bardağa biraz koyup, kızarttıkları sigara böreklerini içine dikmişler. Masaya gelene kadar boyunları biraz eğilmiş böreklerin. Şeklinden dolayı “1” bunun adı herhalde. Pestil çok yakışmış. Emel’in cevizli kereviz salatasından sebeplendim. Taze, rengarenk malzemeler kullanmışlar. Bir de masanın diğer ucundan mıhlama gönderdiler çünkü beğenmemişler! Tuzsuzdu, mısır unu fazlaydı, ben de beğenmedim. Güçlü ise sosyal kelebekliğinden artakalan zamanda yemeye çalıştığı ekşili köftesinden pek memnundu.
Bu arada Doluca Kav Öküzgözü Boğazkere içiyoruz. Masada 10-12 kişi olduğundan sürekli yeni şişe geliyor. Şarap güzel ama ben galiba Öküzgözü’ne çok bayılmıyorum. Derken ana yemekler geldi. Bana somon teriyaki geldi. Yanında patates, pilav ve ıspanakla. Pardon, ıspanak ile. Patates ve yasemin pilavında çok bir numara yoktu ama Emel’in iddia ettiğine göre zencefilli olan ıspanak çok güzeldi. Yaprakları bütün bırakıp çok az öldürmüşler. Somon da gayet efendi, bol yağlı, güzel soslu, kocaman bir Norveç somonundan parça. Yanımda Emel’in bonfilesi pembe pembe, içi yumuşak. Pancarlı patates püresi de renginden dolayı hepimizin ilgisini çekti tabii. Karşımda Selçuk’un süt dana pirzolası, süt dana hakikaten ama “kanlı” denemez. Hmm, başka kiminkinden otlansam? Neyse ki masanın diğer tarafındakiler somonlu linguine haricinde bizim yediklerimizden almışlar. Sosyal kelebeğimiz de bir ara yanıma oturdu, paellasından aldım. Bulgurla yapmışlar paella’yı. Hem güzel fikir hem de zevkle yeniyor. Tabağı kabuklu midyeler jumbo karideslerle süslemişler. Bir de daha sonra gelen Esin ve İlknur’un aldıkları tadımlık tabağı vardı ama ona sulanmadım. “1” böreği, falafel, köfte ve birşey daha. Fiyakalı görünüyordu. Tabakların kuş kondurulmuş gibi fazla süslenmemiş ama özenilmiş ve bonkör olmasını takdir ettim.
Biz yemeklerimizi bitirirken ışıklar kısıldı, kalabalıklaştı, tanıdık insanlar gelmeye başladı, masadakiler yavaş yavaş ayaklandı. Güçlü’nün pastasının gelmesiyle mekanın bara dönmesi arasında zaman var idiyse de hızlı geçti. Yemeğe adam başı 90 lira verdik. Çoğunun şarap olduğu düşünülürse, ben fikir vermek için bir iki yemeğin fiyatını söyleyeyim. Muhammara, humus, falafel, börek gibi şeyler 7-8, ekşili köfte 8, cevizli kereviz salatası 12, ördek mantı 14, somon teriyaki 21, paella 24. Tabiri caizse makul. Tatlılar için bir daha gitmek gerek, tüh!
www.cezayir-istanbul.com